İslam
Araştırmaları ve Eğitim Merkezi
İSLAM KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA VE
GELİŞTİRME
PROJESİ
İslam Araştırmaları ve Eğitim Merkezi[1]
Derneğimizin bir kurumu olarak “İslam Araştırmaları ve Eğitim Merkezi”nin
dernek tüzüğü uyarınca yapabileceği faaliyetler şunlardır:
“Bu kurumun amacı, İslam düşüncesi ve İslam toplumunun sorunlarını daha
sağlıklı tanımaya yönelik:
·
Kütüphane
arşiv ve dokümantasyon çalışması yapmak,
·
Çeviri
ve bilimsel araştırmayı desteklemek,
·
Her
türlü yazılı görsel basılı ve elektronik yayınları neşretmek,
·
Bilimsel
sempozyum ve konferanslar düzenlemek,
·
Eğitim
kursları ve seminerler tertip etmek,
·
Sanatsal ve
kültürel etkinlikler düzenlemektir."
1–
İLMİN ÖNEMİNE DAİR.
A-
AYETLER:
1.
“Ey rabbim! İlmimi artır.” De!” Taha, 114
2.
“ De ki hiç
bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Zümer,
9
3.
“Allah sizden
inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir.” Mücadele, 11
4.
“Kulları içinde
Ancak bilenler Allah’a gereği biçimde huşu eder.” Fatır, 27
5.
“ Müminlerin
toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Her topluluktan bir gurup dini iyice
anlamak ve döndüklerinde kavimlerini uyarmaları için geride kalmaları gerekir.
Böylece hepsi Allah’ın kaçınılmasını istediği davranışlardan uzak
kalırlar. Tevbe,122
6.
“Allah
kendisinden başka ilah olmadığına şahittir. Bütün melekler ve ilim sahipleri de
adaleti yerine getirerek şahittirler. Ondan başka ilah yoktur; O güçlüdür,
hikmet sahibidir.” Ali İmran, 18
7.
“Ey iman edenler!
Size meclislerde yer açın denilince yer açın ki Allah da size genişlik versin.
Size kalkın denilince kalkın ki Allah sizden inananları ve kendilerine ilim
verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.”
Mücadele, 11
B-
HADİSLER
Allah’ın rasulu Hz. Muhammed
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
1.
“Allah kimin
hakkında hayır dilerse onu dinde bilgi ve anlayış sahibi yapar.” Buhari
2.
“Allah ilmi insanların
hafızalarından silmek; kalplerinden söküp çıkarmak suretiyle almaz; fakat ilim
adamlarının ölümüyle ( ve arkalarından âlimlerin yetişmemesi sebebiyle) ilmi almış
olur. Böylelikle ortada âlim kalmayınca insanlar bazı din cahili önderler edinirler.
Ve onlardan dinleri hakkında meseleler sorarlar. Bu kimseler de kendilerine
sorulan sorulara bilmedikleri halde (Kuran ve sünnet bilgisi dışında,
hevalarıyla, bilgisizce) cevaplar verirler ve böylelikle hem kendilerini hem de
başkalarını saptırır, Allah’ın yolundan
uzaklaştırırlar.” Buhari
3.
“Dünya ve
içindekiler gerçekten çok kıymetsizdir. Ancak Allah’ın zikri ve onu içeren bir şey;
âlim ve ilim talebesi böyle değildir.” Tirmizi
4.
“Kıskançlık ancak
şu iki şey hakkında kötü değildir: Bunlardan biri, Allah’ın kendisine mal
verdiği ve bu malı Allah yolunda harcayan bir adam; Diğeri ise Allah’ın
kendisine ilim verdiği ve o ilmiyle hüküm veren ve onu öğreten bir adam.”
Buhari, Müslim
5.
“Rasulullah sallallahu
aleyhi ve selem Uhud savaşında şehit düşenleri ikişer ikişer defnetmişti.
Defnederken “Hangisi daha çok Kuran biliyor?” diye sorar; fazla bileni kıbleye
doğru öne koyardı.” Buhari
6.
“Âlimler
peygamberlerin varisleridir. Çünkü peygamberler altını ve gümüşü değil ilmi
miras bırakırlar. Kim peygamberlerin bıraktıkları bu ilme sahip olursa
gerçekten büyük bir nasip elde etmiş demektir.” Ebu Davut, Tirmizi, İbni Mace
7.
“Her nesilden bu
ilmi yüklenecek adil ( ifrat ve tefritten uzak) kişiler bulunacaktır. Onlar bu
ilmi aşırı gidenlerin tahrifatından; onu yok etmek isteyenlerin desiselerinden
ve cahillerin yorum ve tevillerinden koruyacaklardır.” Huccetullah’il Baliğa;
el Mişkat, no: 248
8.
“Ümmetim hakkında
üç şeyden korkmaktayım: Birincisi; dünya nimetlerinin artıp müminlerin bu
nimetler hususunda kıskançlık yapmaları; İkincisi;
cahil kişilerin Allah’ın kitabını
işlerine gelecek şekilde yorumlamak istemeleri; Üçüncüsü ise Âlimlerin bunları
gördükleri halde görmezden gelmek istemeleridir.” Tabarani
9.
“Saç ve sakalını
Müslümanlıkta ağartan kimselere; Aşırılık ya da noksanlıkta olmayan Kuran âlimlerine;
adil ve insaflı yöneticilere saygı ve hürmet etmek Allah’a olan saygı ve
hürmettendir.” Ebu Davut
İLİM VE ÂLİM
Arapça “ilim” kelimesi
sözlükte “bilgi” kelimesiyle karşılanır. Terim olarak ; “inanç ve amel
bakımından dini yükümlülükleri bilmek” anlamında kullanılan ilim kelimesi
bizzat Hz. peygamberin ifadesinde faydalı ve faydasız olarak iki kısımda ele
alındığı görülür. O bazı dualarında faydasız ilimden Allah’a sığınır. Dinimizin
bize faydalı olarak tanıttığı ve talep etmemizi istediği ilim; kuru bir bilgi
olmaktan öte bilinçli ve harekete götüren bir bilgidir. Bunun için Arapçada
bizdeki bilgi kelimesinin karşılığı ilim değil “malumat” kelimesidir. Âlim
kelimesindeki durumda bundan pek farklı sayılmaz. Bunun için bilgiden türetilen
bilgin kelimesi âlim kelimesinin tam karşılığı değildir.
Bilgin malumatlı bilgili kişi anlamında
kullanılmakta olduğu halde Âlim:
“Dini öğrenen, öğreten, anlamaya çalışıp
anlatan, bildiğini yaşayan ve bunu bir meslek icabı yapmaktan uzak duran
kişilere denmektedir.
Onun dine olan ilgisi entelektüel
bir faaliyet olmaktan öte bir anlam taşır.
O öğrenip öğrettiğini Allah’ın
rızasını kazanma gayesiyle yapar. İlmi Allah’ın kendisine verdiği bir emanet
olarak algılar. Yapıp ettikleriyle ahiretin sevabını arar.
Bugünkü dünyada ilmin/
bilginin ne kadar önemli olduğu gerçeği izahtan varestedir. Çünkü güçlü ve
kudretli olmak hayalini taşıyan her kişi ve kurum bunun yolunun ilme ve bilgiye
sahip olmaktan geçtiğini görmektedir. Bugünlerde ülkemizde gündemi işgal eden “beyin
göçü meselesi” işte böyle bir vasatta ortaya çıkmıştır. Hülasa bilgiyi elde
tutanın gücüde elde tuttuğu fikri zihinlere iyice yerleşmiştir. Bu hakikat din ilimleri
için de geçerli olmakla birlikte ayrıcalıklı bir durum daha bulunmaktadır. Bu
da dünyanın olduğu kadar hatta daha fazla ahiretin de kurtuluşunun bilgi sahibi
olmaya bağlı olmasıdır. Kuran’daki birçok ayette ve peygamber sallallahu aleyhi
ve selemin birçok hadislerinde ilmin ve âlimin üzerinde ehemmiyetle durulduğunu
yukarıdaki sayfalarda gördük. Bütün bunlar bize ilmin ne denli mühim olduğunu
anlatmaya kâfi olmalıdır. Bu ayet ve hadisler bizleri ilme; âlim olmaya; âlim
yetiştirmeye teşvik etmektedir.
Çünkü bilgi bir ışıktır
yolumuzu aydınlatır.
Bilgi bir değerdir bizi kıymetlendirir.
Bilgi güzelliktir bizi
güzelleştirir. Bütün kötülükler cehaletin meyvasıdır. Kötülüğün anası cehalettir.
Onun için İslam’ın
yaşanmadığı devirler cahiliye çağı olmuştur. Onun için Ebu’l Hakem; Ömer bin
Hişam: Ebu cehil (cehaletin babası) olmuştur.
İlim bir ışık ise âlim ışığa
sahip olan insan demektir. O ışığıyla hem kendini hem insanları aydınlatır. Âlimler
Kuran ve sünnetin yani Allah rasulunun bizlere emanet ettiği iki şeyin
muhafızlarıdır. Âlimler olmasaydı bu emanetlere neler olurdu! Bir yandan ehli
kitabın saldırıları; diğer yandan münafıkların hücumları; öbür yandan
cahillerin safsataları, hurafeleri bu dini kökünden kazır siler süpürürdü. O zaman
tevhidi insanlığa ilk günkü gibi kimler sunabilecekti? Kimler insanlığı ilk
günkü gibi taze bir inanca çağırabilirdi? Kim tahrife uğramamış bir hakikati
gösterebilirdi? İşte bütün bu güç işler hep o gayretkeş insanların, o ihlâslı âlimlerin
sayesinde olmuştur. Bu din hep o zevatın omuzlarında yücelmiştir. Bugünden
sonra da bundan başkası olmayacaktır. Bu dini yine âlim zevat taşıyacaktır.
Allah peygamberler mirasını onlara emanet etmiş ve onlardan bunu
açıklayacaklarına dair söz almıştır.
Bu ümmetin âlimsiz bırakılması
başsız bırakılması anlamına gelmektedir. Başsız bir beden nasıl uyumlu hareket
edemezse başsız bir ümmette bugünkü gibi dağınıklık ve karışıklık içinde
bocalayacaktır. Ümmeti Muhammed içinden onları eğitip yetiştirecek ve onlara
önderlik edecek âlimlerin olması için çalışmak farzdır. Ümmet bundan mesuldür.
Bu farzın terki büyük bir vebaldir. Bu ümmet başta Müslümanlara liderlik yapan
kişiler olmak üzere bu vebalin altındadır.
BUGÜN MİLLETİMİZE GEREKEN ÂLİMLER
Milletimize bugün
kaynaklarımıza orijinallerinden ulaşabilme yetisine sahip, din ve dünya ayrımı
yapmadan öğrenmeye talip; cemaatçilik, meşrepçilik ve gurupçuluk taassubundan
uzak; ümmetin vahdetini arayan; bilgili, görgülü, yiğit, çalışkan, zeki, dürüst
ve becerikli âlimler lazımdır. Bu âlimler Allah’ı, Rasulunu ve müminleri veli
edinmeyenleri veli edinmeyecek; zulme ve zalime asla boyun eğmeyecek; Allah
rızasından daha üstün bir rıza tanımayacak şahsiyete sahip olmalıdırlar. Ümmeti
bölen her ayrımcılığı reddetmeli, ümmeti birliğe beraberliğe çağırmalı,
tefrikalardan uzak durmalıdırlar. Bu kişiler en iyi sayılacak düzeyde Arapça ve
İngilizce bilmeli; İslam ilimlerini en üst düzeyde bilmek dışında; tarih,
felsefe, hukuk, siyaset, sosyoloji, hitabet, bilgisayar ve benzeri günümüzde
gerek duyulan her türlü dersleri almış olmalıdırlar.
Bu kişiler farz ve nafile ibadetleri
önemsemeli; nefsi tezkiye edecek taatleri yapmalı; kibir, riya ve benzeri
afetlerden kendilerini arındırmalı; ihlâs, tevazu, takva gibi hasletlere
erişmeye çalışmalıdırlar.
Bu
âlimler “kitap ve sünnet” ilişkisinde
dengeyi korumalı; ne “kitap” için sünneti, ne de “sünnet” için kitabı yok sayan;
ifrat ve tefrit ehlinden olmamalıdırlar. Yeri gelmişken son zamanlarda çokça
tartışılan bu konudaki görüşümüzü belirtelim:
Sünnetin
sübutunda bir takım endişelerin olduğu doğrudur. Fakat bu endişeler bilimsel
yollarla (ki buna usul deniliyor) çözüme kavuşturulmalıdır. Bu konuda ümmete
düşen görev “sünneti inkâr” yerine; sünneti iyi bilen, hakla batılı ayırt etme
gücüne sahip, bildiği hakikati çekinmeden ifade edebilen âlimler
yetiştirmektir. Çünkü sünneti inkârla sonuçlanan sübut konusundaki endişeler;
ancak Kuran’ı ve sünneti özümsemiş, muhlis ve amil ulema tarafından
giderilebilir. Ülkemizde ise böyle bir ulema tipi maalesef ne medreselerde ne
de ilahiyatlarda yetişmektedir.
Yani aslında sorun
“sünnet” değil; muhlis ve mücahid ulemanın ardının kesilmiş olmasıdır.
Tıpkı
Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)’in bir hadisinden bugünün hali
pürmelâlini gördüğümüz gibi.
O
(sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Allah
ilmi insanlardan soyarak almaz. Fakat âlimlerin ölüp arkalarından âlimlerin
yetişmemesiyle ilmi alır. Ta ki ilim öğrenilecek bir âlim bile kalmadığında
insanlar din cahili reisler (yazarlar, teologlar, şeyhler, abiler, düşünürler,
şairler, kanaat önderleri) edinirler. Onlardan (dinlerini) sorarlar, onlar da
(Kuran ve sünnet bilgisi dışında) bilgisizce –hevalarıyla- cevaplar
verirler. Böylelikle hem kendileri sapar
hem de başkalarını saptırırlar.” BUHARİ
Bizler, ümmetteki bu olumsuzluğu gördük ve bu ümmetin geleceği
için endişelendik. İlim geleneğinin sürdürülmesi gerektiğini; birilerinin bunu
üslenmesi ve bu işi en iyi şekilde yapmaları gerektiğini düşündük ve bunun için
yola çıktık. Elimizdeki kısıtlı imkânları bu yola harcadık ve harcamaya devam
edeceğiz. Biz yükselttiğimiz bu sedanın ümmet vicdanında bir makes bulacağına
inanıyoruz. “Hani aranan, önder İslam âlimleri? ” diyoruz. Eğer sizde bizim
gibi bu davanın öncelikli olduğuna inanıyorsanız; derneğimiz bünyesinde
yapacağımız faaliyetlerde bizlere destek olmaya; bu yolda bizimle el ele
yürümeye sizi de davet ediyoruz.
ÜYELERİMİZE SUNMAYI PLANLADIĞIMIZ İMKÂNLAR:
Beş katlı dernek binamızda
başta üyelerimiz olmak üzere tüm talep sahiplerine öncelikle temiz ve nezih bir
ortam hazırlamak istiyoruz. Bunun için yaptığımız faaliyetler içinde birinci
katı tamamen dekore ettiğimizi; bu kat içinde 4 derslik ve bir seminer salonu
hazırladığımızı belirtelim. Bu katta ayrıca bir mutfak; bayan ve erkek
tuvaletleri, misafir odası, sekreter odası ve dernek yönetim odaları
bulunmaktadır. Bu çerçevede binamızda bir kütüphane, bilgisayar odası, mescit,
yemekhane ve spor salonu eksiklerimiz bulunmaktadır. Yapmak istediklerimizi
şöyle özetleyebiliriz:
·
Temiz ve nezih
bir ortam
·
Düzenli yemek
·
Sportif
etkinlikler
·
Bilgisayar odası
ve internet
·
Kütüphane
·
Mescid
·
Kültürel
etkinlikleri takip
·
Türkçe ve yabancı
dilde haber programlarını takip edebilme
·
Kitap dergi ve
gazete imkânları
·
Kitap okuma ve
notlarını paylaşma gurupları
·
Uzman kişilerin
desteği
·
Okul derslerine
yardımcı olacak imkânlar
DENEME MAHİYETLİ BİR PROGRAM
ÖRNEĞİ *
1.
YIL
Bu yıla hazırlık yılı adı da
verebiliriz. Bu yılda yoğun bir dil eğitimi olacak. Arapça ve İngilizce olarak
öğretimini hedeflediğimiz diller dünyada en çok kullanılan iki dil olmaları
hasebiyle önemli olmaktadır.
Bu yılda bu dillerde pekiyi
sayılabilecek bir düzeye gelme hedeflenecek.
Kuran kıratı, hurufu meharic
ve tecvid dersleri bu yılın en önemli dersleri arasında sayabileceğimiz dersler
olacak. Duha suresinden Nas suresine kadar ezber edilecek.
2.YIL
Bu yılda katılımcı üyelerimiz
geçen yıldan kazandıkları iyi bir dil eğitimi sayesinde daha yoğun
sayılabilecek bir ders programına tabi olacaklar. Mesela bu sene içerisinde:
Bir Arapça sözlük okuyacaklar,
Bir Kuran müfredat kitabı
kısmen okuyacaklar,
Bir tefsir ve bir tefsir usulü
tamamen,
Bir hadis ve hadis usulü
tamamen ve
Bir akaid risalesi tamamen
okunacak.
Bu yılda Kuran ve ezber
dersleri de yoğun biçimde sürdürülecek.
Ayrıca geçen sene okunan
İngilizce derslerine bu yıl da devam edilecek.
3.YIL
Bu sene katılımcılar:
Bir belağat kitabı,
Bir usulü fıkıh ve klasik bir
fıkıh şerhi,
Bir ahkâm tefsiri
Bir ahlak kitabı,
Bir peygamberler tarihi,
Bir siyer kitabını tamamen
okuyacaklar.
Bu yılda da geçen yıllardaki
gibi Kıraat ve ezber dersleri devam ettiği gibi İngilizce derslerine de devam
edilecek.
* Burada deneme mahiyetli olarak ifade ettiğimiz bu çalışma;
uzman kişiler tarafından geliştirilecek ve zengin bir muhtevaya kavuşturulacaktır.
Biz burada ilk etapta bir fikir verme maksatlı olarak bunu paylaşmak istedik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder