27 Eylül 2013 Cuma

 

İslam Araştırmaları ve Eğitim Merkezi

 

 

 

 

 

                İSLAM KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME      

                                               PROJESİ

                             İslam Araştırmaları ve Eğitim Merkezi[1]

 

     Derneğimizin bir kurumu olarak “İslam Araştırmaları ve Eğitim Merkezi”nin dernek tüzüğü uyarınca yapabileceği faaliyetler şunlardır:

“Bu kurumun amacı, İslam düşüncesi ve İslam toplumunun sorunlarını daha sağlıklı tanımaya yönelik:

·        Kütüphane arşiv ve dokümantasyon çalışması yapmak,
·        Çeviri ve bilimsel araştırmayı desteklemek,
·        Her türlü yazılı görsel basılı ve elektronik yayınları neşretmek,
·        Bilimsel sempozyum ve konferanslar düzenlemek,
·        Eğitim kursları ve seminerler tertip etmek,
·        Sanatsal ve kültürel etkinlikler düzenlemektir."



1– İLMİN ÖNEMİNE DAİR.

A- AYETLER:


1.      “Ey rabbim! İlmimi artır.” De!” Taha, 114

2.     “ De ki hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”  Zümer, 9

3.     “Allah sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir.” Mücadele, 11

4.     “Kulları içinde Ancak bilenler Allah’a gereği biçimde huşu eder.”  Fatır, 27

5.     “ Müminlerin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Her topluluktan bir gurup dini iyice anlamak ve döndüklerinde kavimlerini uyarmaları için geride kalmaları gerekir. Böylece hepsi Allah’ın kaçınılmasını istediği davranışlardan uzak kalırlar.  Tevbe,122

6.     “Allah kendisinden başka ilah olmadığına şahittir. Bütün melekler ve ilim sahipleri de adaleti yerine getirerek şahittirler. Ondan başka ilah yoktur; O güçlüdür, hikmet sahibidir.” Ali İmran, 18

7.     “Ey iman edenler! Size meclislerde yer açın denilince yer açın ki Allah da size genişlik versin. Size kalkın denilince kalkın ki Allah sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.” Mücadele, 11

B- HADİSLER

Allah’ın rasulu Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

1.     “Allah kimin hakkında hayır dilerse onu dinde bilgi ve anlayış sahibi yapar.”  Buhari

2.     “Allah ilmi insanların hafızalarından silmek; kalplerinden söküp çıkarmak suretiyle almaz; fakat ilim adamlarının ölümüyle ( ve arkalarından âlimlerin yetişmemesi sebebiyle) ilmi almış olur. Böylelikle ortada âlim kalmayınca insanlar bazı din cahili önderler edinirler. Ve onlardan dinleri hakkında meseleler sorarlar. Bu kimseler de kendilerine sorulan sorulara bilmedikleri halde (Kuran ve sünnet bilgisi dışında, hevalarıyla, bilgisizce) cevaplar verirler ve böylelikle hem kendilerini hem de başkalarını saptırır,  Allah’ın yolundan uzaklaştırırlar.” Buhari


3.     “Dünya ve içindekiler gerçekten çok kıymetsizdir. Ancak Allah’ın zikri ve onu içeren bir şey; âlim ve ilim talebesi böyle değildir.” Tirmizi

4.     “Kıskançlık ancak şu iki şey hakkında kötü değildir: Bunlardan biri, Allah’ın kendisine mal verdiği ve bu malı Allah yolunda harcayan bir adam; Diğeri ise Allah’ın kendisine ilim verdiği ve o ilmiyle hüküm veren ve onu öğreten bir adam.” Buhari, Müslim


5.     “Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem Uhud savaşında şehit düşenleri ikişer ikişer defnetmişti. Defnederken “Hangisi daha çok Kuran biliyor?” diye sorar; fazla bileni kıbleye doğru öne koyardı.” Buhari

6.     “Âlimler peygamberlerin varisleridir. Çünkü peygamberler altını ve gümüşü değil ilmi miras bırakırlar. Kim peygamberlerin bıraktıkları bu ilme sahip olursa gerçekten büyük bir nasip elde etmiş demektir.” Ebu Davut, Tirmizi, İbni Mace

7.     “Her nesilden bu ilmi yüklenecek adil ( ifrat ve tefritten uzak) kişiler bulunacaktır. Onlar bu ilmi aşırı gidenlerin tahrifatından; onu yok etmek isteyenlerin desiselerinden ve cahillerin yorum ve tevillerinden koruyacaklardır.” Huccetullah’il Baliğa; el Mişkat, no: 248

8.     “Ümmetim hakkında üç şeyden korkmaktayım: Birincisi; dünya nimetlerinin artıp müminlerin bu nimetler hususunda kıskançlık yapmaları; İkincisi; cahil kişilerin Allah’ın kitabını işlerine gelecek şekilde yorumlamak istemeleri; Üçüncüsü ise Âlimlerin bunları gördükleri halde görmezden gelmek istemeleridir.” Tabarani

9.     “Saç ve sakalını Müslümanlıkta ağartan kimselere; Aşırılık ya da noksanlıkta olmayan Kuran âlimlerine; adil ve insaflı yöneticilere saygı ve hürmet etmek Allah’a olan saygı ve hürmettendir.” Ebu Davut

                                          İLİM   VE     ÂLİM 

Arapça “ilim” kelimesi sözlükte “bilgi” kelimesiyle karşılanır. Terim olarak ; “inanç ve amel bakımından dini yükümlülükleri bilmek” anlamında kullanılan ilim kelimesi bizzat Hz. peygamberin ifadesinde faydalı ve faydasız olarak iki kısımda ele alındığı görülür. O bazı dualarında faydasız ilimden Allah’a sığınır. Dinimizin bize faydalı olarak tanıttığı ve talep etmemizi istediği ilim; kuru bir bilgi olmaktan öte bilinçli ve harekete götüren bir bilgidir. Bunun için Arapçada bizdeki bilgi kelimesinin karşılığı ilim değil “malumat” kelimesidir. Âlim kelimesindeki durumda bundan pek farklı sayılmaz. Bunun için bilgiden türetilen bilgin kelimesi âlim kelimesinin tam karşılığı değildir.
 Bilgin malumatlı bilgili kişi anlamında kullanılmakta olduğu halde Âlim:
 “Dini öğrenen, öğreten, anlamaya çalışıp anlatan, bildiğini yaşayan ve bunu bir meslek icabı yapmaktan uzak duran kişilere denmektedir.
Onun dine olan ilgisi entelektüel bir faaliyet olmaktan öte bir anlam taşır.
O öğrenip öğrettiğini Allah’ın rızasını kazanma gayesiyle yapar. İlmi Allah’ın kendisine verdiği bir emanet olarak algılar. Yapıp ettikleriyle ahiretin sevabını arar.
Bugünkü dünyada ilmin/ bilginin ne kadar önemli olduğu gerçeği izahtan varestedir. Çünkü güçlü ve kudretli olmak hayalini taşıyan her kişi ve kurum bunun yolunun ilme ve bilgiye sahip olmaktan geçtiğini görmektedir. Bugünlerde ülkemizde gündemi işgal eden “beyin göçü meselesi” işte böyle bir vasatta ortaya çıkmıştır. Hülasa bilgiyi elde tutanın gücüde elde tuttuğu fikri zihinlere iyice yerleşmiştir. Bu hakikat din ilimleri için de geçerli olmakla birlikte ayrıcalıklı bir durum daha bulunmaktadır. Bu da dünyanın olduğu kadar hatta daha fazla ahiretin de kurtuluşunun bilgi sahibi olmaya bağlı olmasıdır. Kuran’daki birçok ayette ve peygamber sallallahu aleyhi ve selemin birçok hadislerinde ilmin ve âlimin üzerinde ehemmiyetle durulduğunu yukarıdaki sayfalarda gördük. Bütün bunlar bize ilmin ne denli mühim olduğunu anlatmaya kâfi olmalıdır. Bu ayet ve hadisler bizleri ilme; âlim olmaya; âlim yetiştirmeye teşvik etmektedir.
Çünkü bilgi bir ışıktır yolumuzu aydınlatır.
 Bilgi bir değerdir bizi kıymetlendirir.
Bilgi güzelliktir bizi güzelleştirir. Bütün kötülükler cehaletin meyvasıdır. Kötülüğün anası cehalettir.
Onun için İslam’ın yaşanmadığı devirler cahiliye çağı olmuştur. Onun için Ebu’l Hakem; Ömer bin Hişam: Ebu cehil (cehaletin babası) olmuştur.
İlim bir ışık ise âlim ışığa sahip olan insan demektir. O ışığıyla hem kendini hem insanları aydınlatır. Âlimler Kuran ve sünnetin yani Allah rasulunun bizlere emanet ettiği iki şeyin muhafızlarıdır. Âlimler olmasaydı bu emanetlere neler olurdu! Bir yandan ehli kitabın saldırıları; diğer yandan münafıkların hücumları; öbür yandan cahillerin safsataları, hurafeleri bu dini kökünden kazır siler süpürürdü. O zaman tevhidi insanlığa ilk günkü gibi kimler sunabilecekti? Kimler insanlığı ilk günkü gibi taze bir inanca çağırabilirdi? Kim tahrife uğramamış bir hakikati gösterebilirdi? İşte bütün bu güç işler hep o gayretkeş insanların, o ihlâslı âlimlerin sayesinde olmuştur. Bu din hep o zevatın omuzlarında yücelmiştir. Bugünden sonra da bundan başkası olmayacaktır. Bu dini yine âlim zevat taşıyacaktır. Allah peygamberler mirasını onlara emanet etmiş ve onlardan bunu açıklayacaklarına dair söz almıştır.
Bu ümmetin âlimsiz bırakılması başsız bırakılması anlamına gelmektedir. Başsız bir beden nasıl uyumlu hareket edemezse başsız bir ümmette bugünkü gibi dağınıklık ve karışıklık içinde bocalayacaktır. Ümmeti Muhammed içinden onları eğitip yetiştirecek ve onlara önderlik edecek âlimlerin olması için çalışmak farzdır. Ümmet bundan mesuldür. Bu farzın terki büyük bir vebaldir. Bu ümmet başta Müslümanlara liderlik yapan kişiler olmak üzere bu vebalin altındadır. 

                     BUGÜN MİLLETİMİZE GEREKEN ÂLİMLER

Milletimize bugün kaynaklarımıza orijinallerinden ulaşabilme yetisine sahip, din ve dünya ayrımı yapmadan öğrenmeye talip; cemaatçilik, meşrepçilik ve gurupçuluk taassubundan uzak; ümmetin vahdetini arayan; bilgili, görgülü, yiğit, çalışkan, zeki, dürüst ve becerikli âlimler lazımdır. Bu âlimler Allah’ı, Rasulunu ve müminleri veli edinmeyenleri veli edinmeyecek; zulme ve zalime asla boyun eğmeyecek; Allah rızasından daha üstün bir rıza tanımayacak şahsiyete sahip olmalıdırlar. Ümmeti bölen her ayrımcılığı reddetmeli, ümmeti birliğe beraberliğe çağırmalı, tefrikalardan uzak durmalıdırlar. Bu kişiler en iyi sayılacak düzeyde Arapça ve İngilizce bilmeli; İslam ilimlerini en üst düzeyde bilmek dışında; tarih, felsefe, hukuk, siyaset, sosyoloji, hitabet, bilgisayar ve benzeri günümüzde gerek duyulan her türlü dersleri almış olmalıdırlar.
 Bu kişiler farz ve nafile ibadetleri önemsemeli; nefsi tezkiye edecek taatleri yapmalı; kibir, riya ve benzeri afetlerden kendilerini arındırmalı; ihlâs, tevazu, takva gibi hasletlere erişmeye çalışmalıdırlar.
 Bu âlimler “kitap ve sünnet”  ilişkisinde dengeyi korumalı; ne “kitap” için sünneti, ne de “sünnet” için kitabı yok sayan; ifrat ve tefrit ehlinden olmamalıdırlar. Yeri gelmişken son zamanlarda çokça tartışılan bu konudaki görüşümüzü belirtelim:
Sünnetin sübutunda bir takım endişelerin olduğu doğrudur. Fakat bu endişeler bilimsel yollarla (ki buna usul deniliyor) çözüme kavuşturulmalıdır. Bu konuda ümmete düşen görev “sünneti inkâr” yerine; sünneti iyi bilen, hakla batılı ayırt etme gücüne sahip, bildiği hakikati çekinmeden ifade edebilen âlimler yetiştirmektir. Çünkü sünneti inkârla sonuçlanan sübut konusundaki endişeler; ancak Kuran’ı ve sünneti özümsemiş, muhlis ve amil ulema tarafından giderilebilir. Ülkemizde ise böyle bir ulema tipi maalesef ne medreselerde ne de ilahiyatlarda yetişmektedir.
Yani aslında sorun “sünnet” değil; muhlis ve mücahid ulemanın ardının kesilmiş olmasıdır.
Tıpkı Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)’in bir hadisinden bugünün hali pürmelâlini gördüğümüz gibi.
O (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Allah ilmi insanlardan soyarak almaz. Fakat âlimlerin ölüp arkalarından âlimlerin yetişmemesiyle ilmi alır. Ta ki ilim öğrenilecek bir âlim bile kalmadığında insanlar din cahili reisler (yazarlar, teologlar, şeyhler, abiler, düşünürler, şairler, kanaat önderleri) edinirler. Onlardan (dinlerini) sorarlar, onlar da (Kuran ve sünnet bilgisi dışında) bilgisizce –hevalarıyla- cevaplar verirler.  Böylelikle hem kendileri sapar hem de başkalarını saptırırlar.” BUHARİ
 Bizler, ümmetteki bu olumsuzluğu gördük ve bu ümmetin geleceği için endişelendik. İlim geleneğinin sürdürülmesi gerektiğini; birilerinin bunu üslenmesi ve bu işi en iyi şekilde yapmaları gerektiğini düşündük ve bunun için yola çıktık. Elimizdeki kısıtlı imkânları bu yola harcadık ve harcamaya devam edeceğiz. Biz yükselttiğimiz bu sedanın ümmet vicdanında bir makes bulacağına inanıyoruz. “Hani aranan, önder İslam âlimleri? ” diyoruz. Eğer sizde bizim gibi bu davanın öncelikli olduğuna inanıyorsanız; derneğimiz bünyesinde yapacağımız faaliyetlerde bizlere destek olmaya; bu yolda bizimle el ele yürümeye sizi de davet ediyoruz.

       ÜYELERİMİZE SUNMAYI PLANLADIĞIMIZ İMKÂNLAR:

Beş katlı dernek binamızda başta üyelerimiz olmak üzere tüm talep sahiplerine öncelikle temiz ve nezih bir ortam hazırlamak istiyoruz. Bunun için yaptığımız faaliyetler içinde birinci katı tamamen dekore ettiğimizi; bu kat içinde 4 derslik ve bir seminer salonu hazırladığımızı belirtelim. Bu katta ayrıca bir mutfak; bayan ve erkek tuvaletleri, misafir odası, sekreter odası ve dernek yönetim odaları bulunmaktadır. Bu çerçevede binamızda bir kütüphane, bilgisayar odası, mescit, yemekhane ve spor salonu eksiklerimiz bulunmaktadır. Yapmak istediklerimizi şöyle özetleyebiliriz:
·        Temiz ve nezih bir ortam
·        Düzenli yemek
·        Sportif etkinlikler
·        Bilgisayar odası ve internet
·        Kütüphane
·        Mescid
·        Kültürel etkinlikleri takip
·        Türkçe ve yabancı dilde haber programlarını takip edebilme
·        Kitap dergi ve gazete imkânları
·        Kitap okuma ve notlarını paylaşma gurupları
·        Uzman kişilerin desteği
·        Okul derslerine yardımcı olacak imkânlar

DENEME MAHİYETLİ BİR PROGRAM ÖRNEĞİ *

1.     YIL
Bu yıla hazırlık yılı adı da verebiliriz. Bu yılda yoğun bir dil eğitimi olacak. Arapça ve İngilizce olarak öğretimini hedeflediğimiz diller dünyada en çok kullanılan iki dil olmaları hasebiyle önemli olmaktadır.
Bu yılda bu dillerde pekiyi sayılabilecek bir düzeye gelme hedeflenecek.
Kuran kıratı, hurufu meharic ve tecvid dersleri bu yılın en önemli dersleri arasında sayabileceğimiz dersler olacak. Duha suresinden Nas suresine kadar ezber edilecek.

    2.YIL
Bu yılda katılımcı üyelerimiz geçen yıldan kazandıkları iyi bir dil eğitimi sayesinde daha yoğun sayılabilecek bir ders programına tabi olacaklar. Mesela bu sene içerisinde:
Bir Arapça sözlük okuyacaklar,
Bir Kuran müfredat kitabı kısmen okuyacaklar,
Bir tefsir ve bir tefsir usulü tamamen,
Bir hadis ve hadis usulü tamamen ve
Bir akaid risalesi tamamen okunacak.
Bu yılda Kuran ve ezber dersleri de yoğun biçimde sürdürülecek.
Ayrıca geçen sene okunan İngilizce derslerine bu yıl da devam edilecek.
 
3.YIL
Bu sene katılımcılar:
Bir belağat kitabı,
Bir usulü fıkıh ve klasik bir fıkıh şerhi,
Bir ahkâm tefsiri
Bir ahlak kitabı,
Bir peygamberler tarihi,
Bir siyer kitabını tamamen okuyacaklar.
Bu yılda da geçen yıllardaki gibi Kıraat ve ezber dersleri devam ettiği gibi İngilizce derslerine de devam edilecek.

* Burada deneme mahiyetli olarak ifade ettiğimiz bu çalışma; uzman kişiler tarafından geliştirilecek ve zengin bir muhtevaya kavuşturulacaktır. Biz burada ilk etapta bir fikir verme maksatlı olarak bunu paylaşmak istedik.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder