يَا اَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا
اَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ وَاَنْتُمْ تَسْمَعُونَ
(20) وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ (21)
اِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِنْدَ اللَّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لَا
يَعْقِلُونَ (22) وَلَوْ عَلِمَ اللَّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَاَسْمَعَهُمْ وَلَوْ
اَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ (23) يَا اَيُّهَا الَّذِينَ
اَمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ اِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ
وَاعْلَمُوا اَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَاَنَّهُ
اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ (24) وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَاتُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا
مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا اَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (25)
Hutbe :
imtahan ve biz
Muhterem
müs..
Yeryüzüne
imtihan edilmek için gönderildiğimiz gerçeği her zaman bizlere kendisini
hatırlatmakta hastalıklar sakatlıklar, iflas ve çöküşler, devrimler ve ölümler
ve sair olumsuzluklarla bize hayat gerçeğini unutturmamaktadır. Bu dünya doğumla başlanılan ölümle noktalanan
bir sınav yeridir. Sınav edildiğimiz ders ise nelere inandığımız ve nasıl
yaşadığımızdır. Bu sınav yerinin kurallarını koyan ise hepimizi yoktan vareden,
her şeyin sahibi, padişahlar padişahı, her övgü ve yüceltmeye layık Allah celle
celalühüdür. Hüküm veren ve hükmünde adil olan, kanun koyan din ve şeriat hukuk
belirleyen O’dur. Ondan daha güzel hüküm veren bulunmaz. Hüküm ve hükümranlık
yalnızca ona ait ve O’na layıktır. Bilelim ki O’nun hükmüne boyun eğmeyen ona
itaatte kusur eden her birey ve her toplum sonunda acılar ve ızdıraplar dolu
bir akıbetle karşılaşacak, dünyadaki hiçbir şan ve yücelik böylelerini
kurtaramayacaktır.
Allah’a
inançsızlığı, hak dine kayıtsızlığı benimseyip tervic eden ve Allah’ın
kullarına gönderdiği din ve şeriatı alaşağı eden her toplum temellerinden yıkılmaya
namzet bir toplumdur.
Allah cc. Tüm inananları kardeş yaptığı halde
ırkçılık yapan ve bunu devlet toplum ve birey felsefesi haline getiren her
toplum Allah’a savaş açmış ve kaybetmeye mahkum olmuş bir toplumdur.
Allah cc faize
dayalı ekonomiyi yasakladığı halde tüm işlerini faize ve faizcilik zihniyetine
dayandıran bir toplum zihniyetini değiştirmedikçe ve Allah’ın hükmüne teslim
olmadıkça ekonomik çöküşlerden kurtulamayacaktır.
Allah cc kadın ve erkeklerin bir arada kalmalarını,
kadın ve erkeklerin iffet ve hayalarını kaybetmelerini, zinayı ve fuhşu
yasakladığı halde gazeteleri dergileri televizyon ve sair basın ve yayın
organlarıyla haramları helalleştiren bir toplum ayakta kalamayacak ve ahlaki
bir çöküşle nesillerini kaybetmekten kurtulamayacak bir toplumdur.
Allah ve
rasulu kadınlarınların açık saçıklığını, sokak ve caddelerde dikkatleri cezp
edici surette, ahlak bozucu kıyafetlerle dolaşmalarını yasakladığı halde, bunu,
eğitimiyle kanunuyla yasasıyla destekleyen bir toplum Allah’ın nimetine değil
azabına, şefkatine değil öfkesine layık bir toplumdur.
Bana
neciliğin, bencilliğin kol gezdiği, yetimin fakirin güçsüzün namerdin eline
terk edildiği bir toplum haktan ancak sille yemeyi göze almış bir toplumdur.
En aşağılık
düzeyindeki ahlaki skandalların en üst düzeylerdeki kişilerde görüldüğü,
hırsızlığın ve yolsuzluğun, arsızlık ve haramzadeliğin yan yana yürüdüğü, hak
dine karşı amansız ve düşmanca kovuşturmaların yapıldığı, hak sözün ancak kıyı
köşelerde duyulduğu bir toplum mazeretsiz hale gelmiş bir toplumdur.
Allah içki
içmeyi, içirmeyi, satışını, alışını ve ticaretini dahi yasaklamış ve rasulunu
diliyle lanetlemişken, lanete, melanete koşarcasına içkisever bir toplum kurtuluşu
hak etmeyen bir toplumdur. Aynı şekilde kumarcılığın, yalancılığın, iftira ve
kötülüğün, hırsızlık, hortumculuk, dinsizlik ve ırkçılığın, rüşvet ve haksız
komisyonculuğun, din cahilliği ve israfın alabildiğine yaygınlaştığı bir toplum
nasıl Allah’tan şefkat ve merhamet bekler? Merhamet etmeyen merhameti bulur mu?
Akletmeyen, aklını kullanmayan körler gibi hakkı okuyamayan göremeyen, sağırlar
gibi hakkı duyamayan ahrazlar gibi hakkı haykıramayan bir toplum nasıl düze
çıkar nasıl selamet bulur? Nasıl nasıl?
Müslümanız dediğimiz halde haramlarla nasıl bu
kadar barışık ve bağışık yaşıyoruz? Bütün bu çirkinliklerin bir gün bizi ve
bizim nesillerimizi de kapıp götüreceği tehlikesini bilerek nasıl bu kadar
duyarsız ve kayıtsız kalabiliyoruz? İsrafla, lüksle, adaletsizlik ve
haksızlıkla, zulüm ve merhametsizlikle, kibir ve baskı ile nasıl Müslümanlığı
bağdaştırabiliyoruz ve yeri geldikçe gerine gerine “biz de müslümanız!”
Diyebiliyoruz?
Elbette
Müslüman olalım fakat samimi; elbette dinimizi sevelim fakat hakkaniyetli
bilgili ve bilinçli. Rasul Muhammed mustafaya elbette toz kondurmayalım fakat
izini izleyerek. Bilgili yürekli ve cesaretli olalım. Zalimlerden hakkı
söyletmeyenlerden hakka boyun eğmeyenlerden korkmayalım. Bilelim ki onlar ancak
bizim korkularımızdan güç alıyorlar. Susan, sinen, kendini düşünen, faydasız ve
korkak bir toplum olmayalım.
Muh. Müs.. Yoktan yaratıcımız, her an alıp
verdiğimiz nefeslerimizin sahibi, kıyamadığımız canlarımızın, her kötülükten
sakındırdığımız canciğerimiz evlatlarımızın sahibi Allah cele celalühünün biz
insanlara düzen olsun, hukuk olsun, selamet olsun diye gönderdiği kitabını,
dinini, şeriatını öğrenip anlamadan, inanıp yaşamadan, samimiyetle hayatımıza
uygulamadan “Müslüman” olamayız. Allah’a itaat etmeden, rasulu Muhammed
mustafaya sallallahü aleyhi ve sellem’i örnek almadan düzgün Müslümanlar
olabileceğimizi, dünya ve ahret huzur ve mutluluk iklimini bulabileceğimizi
sanıyorsak gaflet içinde gafletle, şaşkınlık ve sapmışlıkla bocalıyoruz
demektir. Allah’a ibadet demek Allah’a itaat demektir. Rasulu Muhammed
mustafayı sevmek demek yoluna uymak demektir. Hiçbir zaman haramda şifa yoktur,
hak dinin dışında kurtuluş ve selamet yoktur, Muhammed mustafanın dışında masum
önder yoktur.
20. "Ey mü'minler Allah'a ve Peygamber'e itaat ediniz:
sözlerini işittiğiniz halde O'na sırtınızı dönmeyiniz. "
21. "Onun
söylediklerini samimiyetle dinlemedikleri halde "işittik " diyenler
gibi olmayınız. "
22. "Allah
katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen, gerçeği kavramayan sağır ve
dilsizlerdir. "
24. Ey mü'minler,
Allah ve Peygamberi sizi hayat bağışlayacak ilkelere çağırdıkları zaman bu
çağrıya olumlu karşılık veriniz. Biliniz ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer
ve siz O'nun huzurunda biraraya geleceksiniz.
25. ey iman edenler
bir de öyle bir fitneden sakının ki O sadece aranızdaki zalimlerin başlarına
gelmekle kalmaz.bütün toplumu perperişan eder. Biliniz ki, Allah elbette azabı
çok şiddetli olandır. ENFAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder