27 Mart 2016 Pazar

يَا اَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ وَاَنْتُمْ تَسْمَعُونَ (20) وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ (21) اِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِنْدَ اللَّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لَا يَعْقِلُونَ (22) وَلَوْ عَلِمَ اللَّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَاَسْمَعَهُمْ وَلَوْ اَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ (23) يَا اَيُّهَا الَّذِينَ اَمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ اِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا اَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَاَنَّهُ اِلَيْهِ تُحْشَرُونَ (24) وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَاتُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا اَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ (25)

Hutbe : imtahan ve biz
Muhterem müs..
Yeryüzüne imtihan edilmek için gönderildiğimiz gerçeği her zaman bizlere kendisini hatırlatmakta hastalıklar sakatlıklar, iflas ve çöküşler, devrimler ve ölümler ve sair olumsuzluklarla bize hayat gerçeğini unutturmamaktadır.  Bu dünya doğumla başlanılan ölümle noktalanan bir sınav yeridir. Sınav edildiğimiz ders ise nelere inandığımız ve nasıl yaşadığımızdır. Bu sınav yerinin kurallarını koyan ise hepimizi yoktan vareden, her şeyin sahibi, padişahlar padişahı, her övgü ve yüceltmeye layık Allah celle celalühüdür. Hüküm veren ve hükmünde adil olan, kanun koyan din ve şeriat hukuk belirleyen O’dur. Ondan daha güzel hüküm veren bulunmaz. Hüküm ve hükümranlık yalnızca ona ait ve O’na layıktır. Bilelim ki O’nun hükmüne boyun eğmeyen ona itaatte kusur eden her birey ve her toplum sonunda acılar ve ızdıraplar dolu bir akıbetle karşılaşacak, dünyadaki hiçbir şan ve yücelik böylelerini kurtaramayacaktır.
Allah’a inançsızlığı, hak dine kayıtsızlığı benimseyip tervic eden ve Allah’ın kullarına gönderdiği din ve şeriatı alaşağı eden her toplum temellerinden yıkılmaya namzet bir toplumdur.
 Allah cc. Tüm inananları kardeş yaptığı halde ırkçılık yapan ve bunu devlet toplum ve birey felsefesi haline getiren her toplum Allah’a savaş açmış ve kaybetmeye mahkum olmuş bir toplumdur.
Allah cc faize dayalı ekonomiyi yasakladığı halde tüm işlerini faize ve faizcilik zihniyetine dayandıran bir toplum zihniyetini değiştirmedikçe ve Allah’ın hükmüne teslim olmadıkça ekonomik çöküşlerden kurtulamayacaktır.
 Allah cc kadın ve erkeklerin bir arada kalmalarını, kadın ve erkeklerin iffet ve hayalarını kaybetmelerini, zinayı ve fuhşu yasakladığı halde gazeteleri dergileri televizyon ve sair basın ve yayın organlarıyla haramları helalleştiren bir toplum ayakta kalamayacak ve ahlaki bir çöküşle nesillerini kaybetmekten kurtulamayacak bir toplumdur.
Allah ve rasulu kadınlarınların açık saçıklığını, sokak ve caddelerde dikkatleri cezp edici surette, ahlak bozucu kıyafetlerle dolaşmalarını yasakladığı halde, bunu, eğitimiyle kanunuyla yasasıyla destekleyen bir toplum Allah’ın nimetine değil azabına, şefkatine değil öfkesine layık bir toplumdur.
Bana neciliğin, bencilliğin kol gezdiği, yetimin fakirin güçsüzün namerdin eline terk edildiği bir toplum haktan ancak sille yemeyi göze almış bir toplumdur.
En aşağılık düzeyindeki ahlaki skandalların en üst düzeylerdeki kişilerde görüldüğü, hırsızlığın ve yolsuzluğun, arsızlık ve haramzadeliğin yan yana yürüdüğü, hak dine karşı amansız ve düşmanca kovuşturmaların yapıldığı, hak sözün ancak kıyı köşelerde duyulduğu bir toplum mazeretsiz hale gelmiş bir toplumdur.
Allah içki içmeyi, içirmeyi, satışını, alışını ve ticaretini dahi yasaklamış ve rasulunu diliyle lanetlemişken, lanete, melanete koşarcasına içkisever bir toplum kurtuluşu hak etmeyen bir toplumdur. Aynı şekilde kumarcılığın, yalancılığın, iftira ve kötülüğün, hırsızlık, hortumculuk, dinsizlik ve ırkçılığın, rüşvet ve haksız komisyonculuğun, din cahilliği ve israfın alabildiğine yaygınlaştığı bir toplum nasıl Allah’tan şefkat ve merhamet bekler? Merhamet etmeyen merhameti bulur mu? Akletmeyen, aklını kullanmayan körler gibi hakkı okuyamayan göremeyen, sağırlar gibi hakkı duyamayan ahrazlar gibi hakkı haykıramayan bir toplum nasıl düze çıkar nasıl selamet bulur? Nasıl nasıl?
 Müslümanız dediğimiz halde haramlarla nasıl bu kadar barışık ve bağışık yaşıyoruz? Bütün bu çirkinliklerin bir gün bizi ve bizim nesillerimizi de kapıp götüreceği tehlikesini bilerek nasıl bu kadar duyarsız ve kayıtsız kalabiliyoruz? İsrafla, lüksle, adaletsizlik ve haksızlıkla, zulüm ve merhametsizlikle, kibir ve baskı ile nasıl Müslümanlığı bağdaştırabiliyoruz ve yeri geldikçe gerine gerine “biz de müslümanız!” Diyebiliyoruz?
Elbette Müslüman olalım fakat samimi; elbette dinimizi sevelim fakat hakkaniyetli bilgili ve bilinçli. Rasul Muhammed mustafaya elbette toz kondurmayalım fakat izini izleyerek. Bilgili yürekli ve cesaretli olalım. Zalimlerden hakkı söyletmeyenlerden hakka boyun eğmeyenlerden korkmayalım. Bilelim ki onlar ancak bizim korkularımızdan güç alıyorlar. Susan, sinen, kendini düşünen, faydasız ve korkak bir toplum olmayalım.   
 Muh. Müs.. Yoktan yaratıcımız, her an alıp verdiğimiz nefeslerimizin sahibi, kıyamadığımız canlarımızın, her kötülükten sakındırdığımız canciğerimiz evlatlarımızın sahibi Allah cele celalühünün biz insanlara düzen olsun, hukuk olsun, selamet olsun diye gönderdiği kitabını, dinini, şeriatını öğrenip anlamadan, inanıp yaşamadan, samimiyetle hayatımıza uygulamadan “Müslüman” olamayız. Allah’a itaat etmeden, rasulu Muhammed mustafaya sallallahü aleyhi ve sellem’i örnek almadan düzgün Müslümanlar olabileceğimizi, dünya ve ahret huzur ve mutluluk iklimini bulabileceğimizi sanıyorsak gaflet içinde gafletle, şaşkınlık ve sapmışlıkla bocalıyoruz demektir. Allah’a ibadet demek Allah’a itaat demektir. Rasulu Muhammed mustafayı sevmek demek yoluna uymak demektir. Hiçbir zaman haramda şifa yoktur, hak dinin dışında kurtuluş ve selamet yoktur, Muhammed mustafanın dışında masum önder yoktur. 
   20. "Ey mü'minler Allah'a ve Peygamber'e itaat ediniz: sözlerini işittiğiniz halde O'na sırtınızı dönmeyiniz. "
21. "Onun söylediklerini samimiyetle dinlemedikleri halde "işittik " diyenler gibi olmayınız. "
22. "Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen, gerçeği kavramayan sağır ve dilsizlerdir. "
24. Ey mü'minler, Allah ve Peygamberi sizi hayat bağışlayacak ilkelere çağırdıkları zaman bu çağrıya olumlu karşılık veriniz. Biliniz ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz O'nun huzurunda biraraya geleceksiniz.
25. ey iman edenler bir de öyle bir fitneden sakının ki O sadece aranızdaki zalimlerin başlarına gelmekle kalmaz.bütün toplumu perperişan eder. Biliniz ki, Allah elbette azabı çok şiddetli olandır. ENFAL


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder