CEMAATLE
NAMAZ
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd Allah’a; salat selam onun değerli elçisine ailesine
ve arkadaşlarına..
Namazla ilgili üçüncü yazımı kaleme alıyorum. İlk yazımda
namazın manası ve önemi üzerinde durarak konuyla ilgili ayetleri, ikinci
yazımda Allah’ın elçisi (a.s.v.) ın namaz ile ilgili tavsiye ve emirlerini
yazdım. Bu yazımda ise konuyu tamamlayıcı bir niteliğe sahip olan “cemaatle
namaz” meselesini ele almak istiyorum.
“Cemaat” Arapça bir kelime olup “toplamak, bir araya
getirmek” anlamındaki “cem”kelimesinden türeyen bir isimdir. Manası “insan
topluluğu; birlik beraberlik içinde olan insanlar”demektir.
Namaz bir ihya (diriliş) ve kıyam (ayağa kalkış)
olayıdır. Namazdaki bu ihya ve kıyam olguları hem kişisel hem de toplumsal
olarak iki yönlüdür.Namaz ruha verdiği nefes ve canlılık sayesinde insanın
kendisini dirilttiği gibi namazın cemaat halinde kılınmasını teşvik ederek
toplumsal bir ihya ve kıyam hareketini meydana getirmek istemektedir.
Namaz
kılmanın sayısız faydalarının yanında onu “cemaatle eda etmenin de insan ve
toplum açısından bir çok faydaları bulunmaktadır.
Cemaatle namaz kılmak sayesinde bir araya gelen
Müslümanlar toplumsal birlik ve dayanışma ruhunu canlandırırlar. İnsanlar başta
tanışarak hal hatır sorarak birbirleriyle iletişime girerler. Toplumdaki
yaraların sarılaması böylelikle kolaylaşır. Kim işsiz; kim aşsız; kim dul kim
bekar; kim hasta; kim mutsuz böylece bilinir ve insanlar birbirlerine yardımcı
olmak için harekete geçerler. Böylelikle yaşam kolaylaşır. Yaralar daha kolay
sarılır. Fakirin elinden tutulur, mazlumun gözyaşları silinir. Bencillik,
cimrilik ve benmerkezci hayat tarzı terkedilir. Cemaatle namaz kılmak için
biraraya gelinen cami ve mescitlerin toplumdaki yeri tıpkı bir kalbe benzer.
Namaz için bir araya gelen Müslümanlar yenilenerek tekrar toplumsal
görevlerinin başına geçerler. Bu Müslüman toplumunu canlı ve diri bir duruma
getirir. İnsanlar yaşam konusunda daha bir ümitli ve geleceklerinden emin olarak
huzur içinde hayatlarını sürdürürler. İslam’ın bütün emir ve yasaklarında birey
ve toplumun huzuru ön plandadır. Namaz, oruç, zekat, hac, cihat, emri bil maruf
ve nehyi anilmünker gibi yahut bayramlar
gibi ibadet çeşitlerinin tamamı toplumsal bir bütünlüğü sağlar. Bunlar insanın
hem bedensel ve ruhsal kalkınmasını sağladığı gibi aynı zamanda toplumsal
kalkınmasını da gerçekleştirmektedir. Onun için İslam başıyla ortasıyla sonuyla
tam ve mükemmel bir sistem olarak Allah’tan indirildiği kesin olan hak dinidir.
İnananları ne ekonomi de ne siyaset de ne de bir başka konuda kendisinden bir
başka sisteme muhtaç bırakmaz.
Cami
ve mescitler..
Toplumsal bilgilenmenin ve bilinçli bir Müslüman olmanın
yeri camilerdir.
Camilerin sadece namaz kılmaya indirgenerek toplum içinde
asıl görmeleri gereken vazifeden uzaklaştırılması bütün Müslümanların topluca
karşı çıkmaları gereken bir yanlıştır. Camiler Allah rasulu kendilerini ilk
defa ne için tesis etmişse bugün de aynı işlevi görmelidir.
Toplum içinde büyük ve küçüğün yeri ancak camide ve
cemaatle namaz gibi toplumsal düzenin yaşandığı yerlerde öğrenilebilir.
Bir
İmama uymak..
Cemaatle namaz kılmanın sağladığı bir başka fayda ise bir
öndere uyabilme ve bir önderin arkasında komutlarla aynı hareketleri yapabilme
bilincinin oluşturulmasıdır. Bu bilinç alelade bir bilinç olarak görülemeyeceği
gibi akılları körelten bir bağlılıkla da izah edilemez. Çünkü cemaate imam olan
önder kişinin hata yapması arkadaki topluluk tarafından kabul edilmez ve
uyarılarla düzeltmesi sağlanır.
Kuran
okumak..
Bundan başka cemaate sesli olarak Kuran okunması
Müslümanlara Allah’ın kitabıyla olan ahitleşmelerini hatırlatarak inandıkları
öğretilerin yaşamlarına yansımasını kolaylaştırır. Müminin miracı olan namazda dünyevi bir çok
ahkamı barındıran Kuran’ın okunması bu bakımdan çok önemlidir.
“Cemaatle namaz” İslam’ın olmazsa olmaz bir emridir. Bu
toplumsal diriliş ve kıyam hareketinin terkedilmesi son derece sakıncalı ve
yanlıştır.
Kuranda cemaat olmakla ilgili bir çok ayet vardır.
“Toptan Allah’ın ipine sarılın!” (3/103) ayeti bize
birlik ve beraberlik içinde olmamızı emreder.
“Allah ve rasulune itaat edin! Nizaya düşmeyin! Yoksa
gücünüzü kaybedersiniz, sabırlı olunAllah sabredenlerin yardımcısıdır.” (8/46)
ayeti bölünüp parçalanmanın zararına işaret eder.
“Allah’a,rasulune ve sizden olan emir sahiplerine itaat
edin! Eğer bir konuda nizaya düşerseniz onu Allah ve rasulune çevirin. Eğer
Allah ve rasulune inanmışsanız böyle yapmalısınız. Biliniz ki bu sizin için
daha hayırlı olacaktır.”(4/ 59)
“Ey inananlar! Allah’tan korkun ve sadıklarla
(doğrularla) beraber olun.”(9/119)
“Ey müminler! Ruku edenlerle beraber ruku ediniz.”(2/43)
Allah Rasulu(a.s.v.)Medine’ye hareket ettikten sonra bir
gün bile camisiz kalmamak için örnek bir mücadele vermiştir. O Medine’ye
varmadan uğradığı ve bir hafta kadar misafir edildiği Kuba köyünde bir cami/
mescit inşa etmiş Medine’ye varır varmaz da Mescidi Nebevi’nin inşasına
başlamıştır. Bu inşaatlarda bizzat kendisi çalışmış ashabıyla birlikte taş ve
kerpiç taşımıştır.
Mescit ve cami İslam toplumunun ana merkezidir. Toplum bu
merkezden doğarak halkalar halinde şekillenir.Böylece herşey mescidin etrafında
gerçekleşir. Doğum için mescitte tebrikleşilir; çocuk süt dişleri dökülüp kendi
dişlerine kavuştuğu yaşlarda namaza alıştırılır. Mescitte eğitim alır. Orada
büyür orada evlenir. Müslümanlar onun iyi halini de kötü gününü de bilir ve her
yönüyle ona sahip çıkarlar. O da başkalarını korur ve gözetir. Hayatta doğum
kadar normal bir gerçek olan ölüm de cami ve mescitte karşılanır. Müslümanlar
haberdar edilir. Cenaze sahiplerine başsağlığı dilemek için gidilir. İslam toplumunda hayatın merkezi olarak
kurgulanmıştır camiler. Bedendeki kalp misalidir durumları. İşte biz
peygamberimiz hayatında bunu görüyoruz. İslam’a davet ettiği yer, Müslümanları
bilgiyle donattığı, bilinçlerini geliştiği yer olarak görüyoruz camileri onun
hayatında.
O hanımların dahi camilere gelmesini istemiş ve bu konuda
kadınlara baskı yapılmamasını emretmiştir. (Müslim) Fakat buna rağmen kadınlar
konusunda son derece kıskanç ve tutucu olan Arap toplumu peygamberin bu emir ve
sünnetini gerisin geriye çevirmekte geç kalmamışlardır.Halbuki onun zamanında
kadınlar tıpkı erkekler gibi ezan okunduğunda camilere gider ibadetlerini eda
eder ve camideki birlik beraberlik havasını teneffüs ederlerdi. Bunun dışında
erkeklerin istifade ettiği bir çokvaazü nasihatten de istifade ederlerdi. Hatta
bunları kendileri için yeterli bulmayıp peygamberden sadece hanımlara bir gün
ayırmasını ve o günde kendilerine nasihat vermesini istemişler peygamberde bunu
kabul etmişti. İşte toplumsal gelişme de ancak böyle olur. Toplumun yarısını
oluşturan kadınları cami ve cemaatin feyz ve bereketinden mahrum etmeye kimin
hakkı var?
“Bugün gelişen sosyal hayat çerçevesinde toplumun çeşitli
kesimlerinde, bir çok işyerlerinde ve alışveriş mahallerinde bulunabilen
Müslüman kadının bilhassa kendileri için özel yerler ayrılması durumunda cami
ibadet ve kıyamına katılmasının fitneye sebebiyet verebileceğini ileri sürmek
makul değildir.” (DİB ans. “Cemaat” md.)
O bir gün ashabıyla sohbetteyken şöyle bir soru sordu:
-Allah’ın yapıldığında dereceleri yükseltip günahları
bağışladığı amelleri size söyleyeyim mi? ashabı:
- Söyle YaRasulallah, dediler. O da şunları söyledi:
- Zor zamanlarda abdest almak; mescitlere doğru atılan adımların
çokluğu ve bir namazdan sonra diğerini beklemek.” (Müslim)
Allah rasulu(a.s.v) mescitlere bağlı bir Müslüman olmayı
şöyle teşvik etmiştir:
“Hiçbir gölgenin olmadığı sadece Allahın gölgesinin
olduğu mahşer gününde şu 7 sınıf insan
Allah’ın gölgesinde bulunacaklar. Bunlar:
1. Halkını
adaletle yöneten bir lider
2. Rabbisine
ibadet ve taatle büyüyen bir genç
3. Kalbi
mescitlere bağlı bir adam
4. Allah
için bir birlerini seven ve bu sevgi uğruna buluşup ayrılan iki kişi
5. Güzel
ve mevki sahibi bir hanım kendisine davet ettiği halde “Ben Allah’tan korkarım”
diyen bir kimse
6. Sağ
elinin verdiğini sol eli bilmeyecek derecede gizli sadaka veren bir kimse
7. Allah’ı
insansız bir yerde hatırlayarak gözlerinden yaşlar akan kimse.(Buhari, Müslim)
O cemaatle namaz kılmak hakkında şöyle buyurmuştur:
“Her kim sabah ve akşam camiye giderse her gidiş ve
gelişinde Allah onun için cennette ziyafetler hazırlar.”(Buhari, Müslim)
“Her kim evinde abdest alır sonra Allah’ın evlerinden
birine bir farz namazını kılmak için yürürse attığı her adımda bir günahı
silinir ve ve bir derece yükseltilir.”(Müslim)
“İnsanların namaz konusunda en çok sevaba girenleri
mescide nisbeten en uzak olanlarıdır. İmamla beraber namaz kılınıncaya kadar
bekleyen bir Müslüman kendi başına namaz kılıp sonra yatan Müslümandan sevap
bakımından daha üstündür.”(Buhari, Müslim)
“Karanlıklarda mescitlere yürüyenleri kıyamette tam bir
nurla müjdeleyin!”(Ebu Davut, Tirmizi)
“Bir kimsenin mescitlere gidip gelmeyi alışkanlık
edindiğini görürseniz onun mü’min olduğuna (gönül rahatlığıyla) şahitlik
ediniz. Çünkü Allah : “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe
inanan kimseler imar ederler” buyurmaktadır.”(Tirmizi)
“Melekler sizden biriniz namaz kıldığı yerden
ayrılmadıkça onun için “Allah’ım ona onu affet, ona acı merhamet et!diyerek dua
ve niyaz ederler.”(Buhari)
“Cemaatle kılınan bir namaz tek kişi olarak kılınan
namazdan 27 derece üstündür.”(Buhari,Müslim)
“Her kim yatsıyı cemaatle kılarsa gecenin yarısını nafile
ibadetle geçiren kimse gibi mükafatlandırılır. Her kim de yatsıyı cemaatle eda
ettiği gibi sabah namazını da cemaatle eda ederse tüm gece ibadet eden kimse
gibidir.” (Müslim)
Peki
cemaatle namaza gelme hususunda özür kabul edilmekte midir?
Evet bununla ilgili olarak başta şu hadisleri görmeliyiz:
“Ama bir sahabiRasulullah’a gelip, “-Ey Allah’ın rasulu
beni mescide getirip götürebilecek kimsem yok” diyerek evinde namaz kılmak için
izin istemişti. Rasulullahs.a.v. ilkönce ona izin verdi. Sonra o dönmüş
giderken onu geri çağırdı ve “-Ezanı duyuyor musun?” diye sordu. O da: “-evet”
deyince “namaza gel!” buyurdu.”(Müslim)
“Ama sahabiİbni Ümmi Mektum bir gün Allah Rasulune gelip
“- Ya Rasulallah, Medine haşeratı ve yırtıcı hayvanları çok olan bir yer”
diyerek namazı evde kılmak için izin istedi. Allah Rasulu ona “- Ezandaki
“haydi namaza, haydi felaha” sözlerini duyuyorsan gelmelisin” dedi.(Ebu Davut)
Ezanı duyan ve mescide gelip gitme imkanı bulan kimseler
ama bile olsalar mescitlere gelip gitmeyi bırakamazlar. Ya bir çoğumuz gibi
gören gözlere, sapasağlam ayaklara sahip olanlar cemaatten geri kalmalarını
hangi özür ve mazerete dayandırabilirler? Sağlam ve imkan bulan insanın
namazdan geri kalmak için mazereti olur mu?Fıkıh kitaplarında cemaatten geri
kalmayı meşru kılan özürler şiddetli fırtına, şiddetli yağış, aşılması
tehlikeli engeller vb. müstesna haller olarak açıklanmıştır. Her halükarda
camiye gitmek için bir engel olduğunda evde ya da işyerinde cemaatle namaz
kılmaya çalışmalıdır.
Allah rasulu bir gün “Her kim ezanı işitir de özürsüz
olarak camiye gelmezse onun kıldığı namaz kabul olmaz.” Dedi. Ashabı “- özür
nelerdir?” diye sordular. Cevaben “- Hastalık ve korkudur” buyurdu.(Ebu Davut)
O (a.s.v) bir gün şunları söylemişti: “- Nefsim elinde
olan Allah’a yemin ederim ki istedim ki emredeyim odun toplansın; sonra namaz
kılınmasını emredeyim de ezan okunsunve bir adama emredeyim de insanlara
imamlık yapsın ben de geride kalıp şu namaza gelmeyen adamların evlerini
başlarına yakayım.” (Buhari, Müslim)
Bir gün de şöyle demişti: “Bir köy veya çölde üç kişi
olup ta eğer namaz cemaatle kılınmıyorsa onları mutlaka şeytan kuşatır. Cemaate
devam ediniz. Onu bırakmayınız. Çünkü kurt ancak sürüden uzak kalanı kapar.”(Ebu
Davut)
Abdullah İbniMesut
şöyle söylemiştir: “- Her kim yarın ahirete Allah’a Müslüman olarak
kavuşmak istiyorsa ezan okunduğunda şu namazlara gitmeyi sürdürsün! Çünkü Allah
peygamberinize hidayet sünnetlerini vermiştir ki namazları cemaatle eda etmekte
onun hidayet sünnetlerindendir. Eğer şu münafıkların evlerinde namaz kıldıkları
gibi siz de farz namazları evlerde tek kılacak olursanız peygamberinizin
sünnetini terketmiş olursunuz. Allah rasulu zamanında hasta bir adam bile iki
kişinin arasında cemaate getirilirdi de safa yerleştirilirdi.”
demiştir.(Müslim)
“Münafıklara sabah ve yatsı namazlarından daha zor gelen
bir namaz yoktur. Eğer bu iki namazdaki sevap ve mükafatı bilselerdi kötürüm
bile olsalar gelmek isterlerdi.”(Buhari, Müslim)
“Eğer insanlar ezan okumanın ve ilk safta yer almanın
sevabını bilselerdi ve bunları yapmak için kura çekmekten başka çareleri
kalmasaydı kura çekerlerdi. Namazı ilk vaktinde kılmanın sevabını bilselerdi
bunun için yarışırlardı. Yatsı ve sabah namazını cemaatle eda etmenin sevabını bilselerdi
kötürüm bile olsalar gelirlerdi.”(Buhari)
Bunun
yanında ikindi namazının önemine ayrıca dikkat çekmiş ve şöyle söylemiştir:
“Her kim sabah ve ikindi namazlarına devam ederse cennete
girer.” (Buhari, Müslim)
Güneş doğmadan ve batmadan önce (kılınan sabah ve ikindi)
namazlarına devam eden hiçbir kimse cehenneme girmez.(Müslim)
Bunlar her iki namaza devam eden müminler için çok büyük
müjdelerdir. İkindi namazına devam hususunda Rabbimiz Kuran’da “Namazlara
özelliklede orta namazına devam ediniz!” (2/ 238) buyurmuştur. Kuran bilginleri
orta namazını ikindi namazı olarak açıklamışlardır. Bu müjdelerin yanında
ikindi namazını terketmenin çok büyük tehlikesi bulunmaktadır.
Allah rasulu şöyle
buyurur: “ İkindi namazını terk eden birinin yaptığı amelleri de kabul
edilmez.”(Buhari) bu namazın üzerinde bu denli durulmasının ve özellikle
kendisine dikkat çekilmesinin sebebi ikindi vaktinin her meslek erbabı için
sıkıntılı bir vakit olmasındandır. Çünkü akşam yaklaşmakta insanlar işlerini
yetiştirmek için acele etmektedirler. Bu sırada ikindi namazı unutulabilir. Bu
da kişi içi büyük bir mahrumiyet olur.
Cemaatte
safların düzgün olması çok mühim bir kuraldır. Allah Rasulu bunun üzerinde
özenle durmuştur.
O şunları söylemiştir:
“- Saflarınızı düzgün tutunuz. Çünkü safların düzgünlüğü
namazın bütünlüğü içindedir.”(Buhari, Müslim)
Yine bir gün ashabına “- Siz meleklerin Rableri huzurunda safa
durdukları gibi saf tutmak istemez misiniz? Diye sormuştu. Ashabı hemen “-
Melekler rablerinin huzurunda nasıl saf tutuyorlar ey Allah’ın Rasulu? dediler.
O da ashabına şunları söylemişti :
“- Önceki safı tamamlar ve omuzlarını birbirlerine
bitiştirirler.” (Müslim)
Bir gün kamet getirilmiş ve Rasulullah ashabına dönmüştü
o esnada şunları söylemişti “- Saflarınızı düzeltiniz! Omuzlarınızı
bitiştiriniz!” bunu anlatan sahabi arkasından şunları söyledi “- Biz öyle saf
tutardık ki her birimizin omuzu yanında duranın omuzuna ve ayağı da ayağına
yapışırdı” (Buhari, Müslim)
Bir gün Allah rasulu saflarının arasını açanları şöyle
azarladı ve tehdit etti “- Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah
kalplerinizin arasını açar!” (Buhari, Müslim)
Sahabi Bera bin Azip şunları anlattı: “Allah rasulu
safların arasında gezer; göğüslerimizle omuzlarımızı elleriyle düzeltirve “-
Aranızı açmayın yoksa Allah kalplerinizin arasını açar” derdi. Ve sözlerine
şöyle devam ederdi “- İlk safta duranlara Allah rahmet, melekler de dua
ederler.” (Ebu Davut)
Bir gün şunları söyledi :
“- Safları düzeltin! Omuzları aynı hizaya
getirin!Boşlukları doldurun! Saf düzeni için elinizden tutup çeken
kardeşlerinize yumuşak davranınız! Şeytanın girebileceği boşluklar
bırakmayınız! Her kim bir boşluğu doldurursa Allah da onu pekiştirir. Her kim
bir safı boş koyarsa Allah da onu dağıtır.” (Ebu Davut)
Peki
cemaatle namazda kim imam olmalıdır?
Bu konuda Allah’ın rasulu buyurdu ki: “Eğer
namazlarınızın kabul olmasını istiyorsanız size alimlerinizin imam olmalarına
çalışınız. Çünkü onlar sizinle allah arasında elçilerdir. (Buhari, Müslim)
Abdullah İbni Mesut da Allah rasulunden şunu aktarmıştır:
“Cemaate Allah’ın
kitabını en güzel bilip okuyan imam olmalıdır. Okumada eşitseler sünneti en iyi
bilen imam olmalıdır. Bunda da eşitseler daha evvel kim hicret ettiyse o imam
olmalı bunda da eşitseler kim daha yaşlıysa o imam olmalıdır.”
İmam
olan kimse cemaatin halini bilerek namazı uzatmadan kolay ve kısa okuyuşlarla
kıldırmalıdır.
Bu konuda Allah rasulunun uyarısı çok kesin ve serttir.
Kendisine bir gün Muazİbni Cebel’in namazda Bakara suresini okuduğu bildirilmiş
o buna “- Ey Muaz, sen fitneci misin!” diyerek tepki göstermiştir. Sözlerinin
devamında şunları söylemiştir “- Sen onlara Ala , Şemş ya da leyl surelerini(vb kısa sureleri) okuyamaz
mıydın!? Senin arkanda yaşlı güçsüz ve işi gücü olan insanlar var.”(Buhari)
Görüyoruz ki İslam çok büyük bir nizamdır. Bu nizamın
içinde namazın yeri çok mühimdir. Millet olarak dirilişi yaşamak için
başvuracağımız ana esas işte bu sırda gizlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder