26 Mart 2016 Cumartesi

CEMAATLE NAMAZ
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd Allah’a; salat selam onun değerli elçisine ailesine ve arkadaşlarına..
Namazla ilgili üçüncü yazımı kaleme alıyorum. İlk yazımda namazın manası ve önemi üzerinde durarak konuyla ilgili ayetleri, ikinci yazımda Allah’ın elçisi (a.s.v.) ın namaz ile ilgili tavsiye ve emirlerini yazdım. Bu yazımda ise konuyu tamamlayıcı bir niteliğe sahip olan “cemaatle namaz” meselesini ele almak istiyorum.
“Cemaat” Arapça bir kelime olup “toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki “cem”kelimesinden türeyen bir isimdir. Manası “insan topluluğu; birlik beraberlik içinde olan insanlar”demektir.
Namaz bir ihya (diriliş) ve kıyam (ayağa kalkış) olayıdır. Namazdaki bu ihya ve kıyam olguları hem kişisel hem de toplumsal olarak iki yönlüdür.Namaz ruha verdiği nefes ve canlılık sayesinde insanın kendisini dirilttiği gibi namazın cemaat halinde kılınmasını teşvik ederek toplumsal bir ihya ve kıyam hareketini meydana getirmek istemektedir.
Namaz kılmanın sayısız faydalarının yanında onu “cemaatle eda etmenin de insan ve toplum açısından bir çok faydaları bulunmaktadır.
Cemaatle namaz kılmak sayesinde bir araya gelen Müslümanlar toplumsal birlik ve dayanışma ruhunu canlandırırlar. İnsanlar başta tanışarak hal hatır sorarak birbirleriyle iletişime girerler. Toplumdaki yaraların sarılaması böylelikle kolaylaşır. Kim işsiz; kim aşsız; kim dul kim bekar; kim hasta; kim mutsuz böylece bilinir ve insanlar birbirlerine yardımcı olmak için harekete geçerler. Böylelikle yaşam kolaylaşır. Yaralar daha kolay sarılır. Fakirin elinden tutulur, mazlumun gözyaşları silinir. Bencillik, cimrilik ve benmerkezci hayat tarzı terkedilir. Cemaatle namaz kılmak için biraraya gelinen cami ve mescitlerin toplumdaki yeri tıpkı bir kalbe benzer. Namaz için bir araya gelen Müslümanlar yenilenerek tekrar toplumsal görevlerinin başına geçerler. Bu Müslüman toplumunu canlı ve diri bir duruma getirir. İnsanlar yaşam konusunda daha bir ümitli ve geleceklerinden emin olarak huzur içinde hayatlarını sürdürürler. İslam’ın bütün emir ve yasaklarında birey ve toplumun huzuru ön plandadır. Namaz, oruç, zekat, hac, cihat, emri bil maruf ve nehyi anilmünker gibi yahut  bayramlar gibi ibadet çeşitlerinin tamamı toplumsal bir bütünlüğü sağlar. Bunlar insanın hem bedensel ve ruhsal kalkınmasını sağladığı gibi aynı zamanda toplumsal kalkınmasını da gerçekleştirmektedir. Onun için İslam başıyla ortasıyla sonuyla tam ve mükemmel bir sistem olarak Allah’tan indirildiği kesin olan hak dinidir. İnananları ne ekonomi de ne siyaset de ne de bir başka konuda kendisinden bir başka sisteme muhtaç bırakmaz.
Cami ve mescitler..
Toplumsal bilgilenmenin ve bilinçli bir Müslüman olmanın yeri camilerdir.
Camilerin sadece namaz kılmaya indirgenerek toplum içinde asıl görmeleri gereken vazifeden uzaklaştırılması bütün Müslümanların topluca karşı çıkmaları gereken bir yanlıştır. Camiler Allah rasulu kendilerini ilk defa ne için tesis etmişse bugün de aynı işlevi görmelidir.
Toplum içinde büyük ve küçüğün yeri ancak camide ve cemaatle namaz gibi toplumsal düzenin yaşandığı yerlerde öğrenilebilir.
Bir İmama uymak..
Cemaatle namaz kılmanın sağladığı bir başka fayda ise bir öndere uyabilme ve bir önderin arkasında komutlarla aynı hareketleri yapabilme bilincinin oluşturulmasıdır. Bu bilinç alelade bir bilinç olarak görülemeyeceği gibi akılları körelten bir bağlılıkla da izah edilemez. Çünkü cemaate imam olan önder kişinin hata yapması arkadaki topluluk tarafından kabul edilmez ve uyarılarla düzeltmesi sağlanır.
Kuran okumak..
Bundan başka cemaate sesli olarak Kuran okunması Müslümanlara Allah’ın kitabıyla olan ahitleşmelerini hatırlatarak inandıkları öğretilerin yaşamlarına yansımasını kolaylaştırır.  Müminin miracı olan namazda dünyevi bir çok ahkamı barındıran Kuran’ın okunması bu bakımdan çok önemlidir.
“Cemaatle namaz” İslam’ın olmazsa olmaz bir emridir. Bu toplumsal diriliş ve kıyam hareketinin terkedilmesi son derece sakıncalı ve yanlıştır.
Kuranda cemaat olmakla ilgili bir çok ayet vardır.
“Toptan Allah’ın ipine sarılın!” (3/103) ayeti bize birlik ve beraberlik içinde olmamızı emreder.
“Allah ve rasulune itaat edin! Nizaya düşmeyin! Yoksa gücünüzü kaybedersiniz, sabırlı olunAllah sabredenlerin yardımcısıdır.” (8/46) ayeti bölünüp parçalanmanın zararına işaret eder.
“Allah’a,rasulune ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin! Eğer bir konuda nizaya düşerseniz onu Allah ve rasulune çevirin. Eğer Allah ve rasulune inanmışsanız böyle yapmalısınız. Biliniz ki bu sizin için daha hayırlı olacaktır.”(4/ 59)
“Ey inananlar! Allah’tan korkun ve sadıklarla (doğrularla) beraber olun.”(9/119)
“Ey müminler! Ruku edenlerle beraber ruku ediniz.”(2/43)
Allah Rasulu(a.s.v.)Medine’ye hareket ettikten sonra bir gün bile camisiz kalmamak için örnek bir mücadele vermiştir. O Medine’ye varmadan uğradığı ve bir hafta kadar misafir edildiği Kuba köyünde bir cami/ mescit inşa etmiş Medine’ye varır varmaz da Mescidi Nebevi’nin inşasına başlamıştır. Bu inşaatlarda bizzat kendisi çalışmış ashabıyla birlikte taş ve kerpiç taşımıştır.
Mescit ve cami İslam toplumunun ana merkezidir. Toplum bu merkezden doğarak halkalar halinde şekillenir.Böylece herşey mescidin etrafında gerçekleşir. Doğum için mescitte tebrikleşilir; çocuk süt dişleri dökülüp kendi dişlerine kavuştuğu yaşlarda namaza alıştırılır. Mescitte eğitim alır. Orada büyür orada evlenir. Müslümanlar onun iyi halini de kötü gününü de bilir ve her yönüyle ona sahip çıkarlar. O da başkalarını korur ve gözetir. Hayatta doğum kadar normal bir gerçek olan ölüm de cami ve mescitte karşılanır. Müslümanlar haberdar edilir. Cenaze sahiplerine başsağlığı dilemek için gidilir. İslam toplumunda hayatın merkezi olarak kurgulanmıştır camiler. Bedendeki kalp misalidir durumları. İşte biz peygamberimiz hayatında bunu görüyoruz. İslam’a davet ettiği yer, Müslümanları bilgiyle donattığı, bilinçlerini geliştiği yer olarak görüyoruz camileri onun hayatında.
O hanımların dahi camilere gelmesini istemiş ve bu konuda kadınlara baskı yapılmamasını emretmiştir. (Müslim) Fakat buna rağmen kadınlar konusunda son derece kıskanç ve tutucu olan Arap toplumu peygamberin bu emir ve sünnetini gerisin geriye çevirmekte geç kalmamışlardır.Halbuki onun zamanında kadınlar tıpkı erkekler gibi ezan okunduğunda camilere gider ibadetlerini eda eder ve camideki birlik beraberlik havasını teneffüs ederlerdi. Bunun dışında erkeklerin istifade ettiği bir çokvaazü nasihatten de istifade ederlerdi. Hatta bunları kendileri için yeterli bulmayıp peygamberden sadece hanımlara bir gün ayırmasını ve o günde kendilerine nasihat vermesini istemişler peygamberde bunu kabul etmişti. İşte toplumsal gelişme de ancak böyle olur. Toplumun yarısını oluşturan kadınları cami ve cemaatin feyz ve bereketinden mahrum etmeye kimin hakkı var?
“Bugün gelişen sosyal hayat çerçevesinde toplumun çeşitli kesimlerinde, bir çok işyerlerinde ve alışveriş mahallerinde bulunabilen Müslüman kadının bilhassa kendileri için özel yerler ayrılması durumunda cami ibadet ve kıyamına katılmasının fitneye sebebiyet verebileceğini ileri sürmek makul değildir.” (DİB ans. “Cemaat” md.)
O bir gün ashabıyla sohbetteyken şöyle bir soru sordu:
-Allah’ın yapıldığında dereceleri yükseltip günahları bağışladığı amelleri size söyleyeyim mi? ashabı:
- Söyle YaRasulallah, dediler. O da şunları söyledi:
- Zor zamanlarda abdest almak; mescitlere doğru atılan adımların çokluğu ve bir namazdan sonra diğerini beklemek.” (Müslim)
Allah rasulu(a.s.v) mescitlere bağlı bir Müslüman olmayı şöyle teşvik etmiştir:
“Hiçbir gölgenin olmadığı sadece Allahın gölgesinin olduğu mahşer gününde  şu 7 sınıf insan Allah’ın gölgesinde bulunacaklar. Bunlar:
1.    Halkını adaletle yöneten bir lider
2.    Rabbisine ibadet ve taatle büyüyen bir genç
3.    Kalbi mescitlere bağlı bir adam
4.    Allah için bir birlerini seven ve bu sevgi uğruna buluşup ayrılan iki kişi
5.    Güzel ve mevki sahibi bir hanım kendisine davet ettiği halde “Ben Allah’tan korkarım” diyen bir kimse
6.    Sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek derecede gizli sadaka veren bir kimse
7.    Allah’ı insansız bir yerde hatırlayarak gözlerinden yaşlar akan kimse.(Buhari, Müslim)

O cemaatle namaz kılmak hakkında şöyle buyurmuştur:
“Her kim sabah ve akşam camiye giderse her gidiş ve gelişinde Allah onun için cennette ziyafetler hazırlar.”(Buhari, Müslim)
“Her kim evinde abdest alır sonra Allah’ın evlerinden birine bir farz namazını kılmak için yürürse attığı her adımda bir günahı silinir ve ve bir derece yükseltilir.”(Müslim)
“İnsanların namaz konusunda en çok sevaba girenleri mescide nisbeten en uzak olanlarıdır. İmamla beraber namaz kılınıncaya kadar bekleyen bir Müslüman kendi başına namaz kılıp sonra yatan Müslümandan sevap bakımından daha üstündür.”(Buhari, Müslim)
“Karanlıklarda mescitlere yürüyenleri kıyamette tam bir nurla müjdeleyin!”(Ebu Davut, Tirmizi)
“Bir kimsenin mescitlere gidip gelmeyi alışkanlık edindiğini görürseniz onun mü’min olduğuna (gönül rahatlığıyla) şahitlik ediniz. Çünkü Allah : “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan kimseler imar ederler” buyurmaktadır.”(Tirmizi)
“Melekler sizden biriniz namaz kıldığı yerden ayrılmadıkça onun için “Allah’ım ona onu affet, ona acı merhamet et!diyerek dua ve niyaz ederler.”(Buhari)
“Cemaatle kılınan bir namaz tek kişi olarak kılınan namazdan 27 derece üstündür.”(Buhari,Müslim)
“Her kim yatsıyı cemaatle kılarsa gecenin yarısını nafile ibadetle geçiren kimse gibi mükafatlandırılır. Her kim de yatsıyı cemaatle eda ettiği gibi sabah namazını da cemaatle eda ederse tüm gece ibadet eden kimse gibidir.” (Müslim)
Peki cemaatle namaza gelme hususunda özür kabul edilmekte midir?
Evet bununla ilgili olarak başta şu hadisleri görmeliyiz:
“Ama bir sahabiRasulullah’a gelip, “-Ey Allah’ın rasulu beni mescide getirip götürebilecek kimsem yok” diyerek evinde namaz kılmak için izin istemişti. Rasulullahs.a.v. ilkönce ona izin verdi. Sonra o dönmüş giderken onu geri çağırdı ve “-Ezanı duyuyor musun?” diye sordu. O da: “-evet” deyince “namaza gel!” buyurdu.”(Müslim)
“Ama sahabiİbni Ümmi Mektum bir gün Allah Rasulune gelip “- Ya Rasulallah, Medine haşeratı ve yırtıcı hayvanları çok olan bir yer” diyerek namazı evde kılmak için izin istedi. Allah Rasulu ona “- Ezandaki “haydi namaza, haydi felaha” sözlerini duyuyorsan gelmelisin” dedi.(Ebu Davut)
Ezanı duyan ve mescide gelip gitme imkanı bulan kimseler ama bile olsalar mescitlere gelip gitmeyi bırakamazlar. Ya bir çoğumuz gibi gören gözlere, sapasağlam ayaklara sahip olanlar cemaatten geri kalmalarını hangi özür ve mazerete dayandırabilirler? Sağlam ve imkan bulan insanın namazdan geri kalmak için mazereti olur mu?Fıkıh kitaplarında cemaatten geri kalmayı meşru kılan özürler şiddetli fırtına, şiddetli yağış, aşılması tehlikeli engeller vb. müstesna haller olarak açıklanmıştır. Her halükarda camiye gitmek için bir engel olduğunda evde ya da işyerinde cemaatle namaz kılmaya çalışmalıdır.
Allah rasulu bir gün “Her kim ezanı işitir de özürsüz olarak camiye gelmezse onun kıldığı namaz kabul olmaz.” Dedi. Ashabı “- özür nelerdir?” diye sordular. Cevaben “- Hastalık ve korkudur” buyurdu.(Ebu Davut)
O (a.s.v) bir gün şunları söylemişti: “- Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki istedim ki emredeyim odun toplansın; sonra namaz kılınmasını emredeyim de ezan okunsunve bir adama emredeyim de insanlara imamlık yapsın ben de geride kalıp şu namaza gelmeyen adamların evlerini başlarına yakayım.” (Buhari, Müslim)
Bir gün de şöyle demişti: “Bir köy veya çölde üç kişi olup ta eğer namaz cemaatle kılınmıyorsa onları mutlaka şeytan kuşatır. Cemaate devam ediniz. Onu bırakmayınız. Çünkü kurt ancak sürüden uzak kalanı kapar.”(Ebu Davut)
Abdullah İbniMesut  şöyle söylemiştir: “- Her kim yarın ahirete Allah’a Müslüman olarak kavuşmak istiyorsa ezan okunduğunda şu namazlara gitmeyi sürdürsün! Çünkü Allah peygamberinize hidayet sünnetlerini vermiştir ki namazları cemaatle eda etmekte onun hidayet sünnetlerindendir. Eğer şu münafıkların evlerinde namaz kıldıkları gibi siz de farz namazları evlerde tek kılacak olursanız peygamberinizin sünnetini terketmiş olursunuz. Allah rasulu zamanında hasta bir adam bile iki kişinin arasında cemaate getirilirdi de safa yerleştirilirdi.” demiştir.(Müslim)
“Münafıklara sabah ve yatsı namazlarından daha zor gelen bir namaz yoktur. Eğer bu iki namazdaki sevap ve mükafatı bilselerdi kötürüm bile olsalar gelmek isterlerdi.”(Buhari, Müslim)
“Eğer insanlar ezan okumanın ve ilk safta yer almanın sevabını bilselerdi ve bunları yapmak için kura çekmekten başka çareleri kalmasaydı kura çekerlerdi. Namazı ilk vaktinde kılmanın sevabını bilselerdi bunun için yarışırlardı. Yatsı ve sabah namazını cemaatle eda etmenin sevabını bilselerdi kötürüm bile olsalar gelirlerdi.”(Buhari)
Bunun yanında ikindi namazının önemine ayrıca dikkat çekmiş ve şöyle söylemiştir:
“Her kim sabah ve ikindi namazlarına devam ederse cennete girer.” (Buhari, Müslim)
Güneş doğmadan ve batmadan önce (kılınan sabah ve ikindi) namazlarına devam eden hiçbir kimse cehenneme girmez.(Müslim)
Bunlar her iki namaza devam eden müminler için çok büyük müjdelerdir. İkindi namazına devam hususunda Rabbimiz Kuran’da “Namazlara özelliklede orta namazına devam ediniz!” (2/ 238) buyurmuştur. Kuran bilginleri orta namazını ikindi namazı olarak açıklamışlardır. Bu müjdelerin yanında ikindi namazını terketmenin çok büyük tehlikesi bulunmaktadır.
 Allah rasulu şöyle buyurur: “ İkindi namazını terk eden birinin yaptığı amelleri de kabul edilmez.”(Buhari) bu namazın üzerinde bu denli durulmasının ve özellikle kendisine dikkat çekilmesinin sebebi ikindi vaktinin her meslek erbabı için sıkıntılı bir vakit olmasındandır. Çünkü akşam yaklaşmakta insanlar işlerini yetiştirmek için acele etmektedirler. Bu sırada ikindi namazı unutulabilir. Bu da kişi içi büyük bir mahrumiyet olur.

Cemaatte safların düzgün olması çok mühim bir kuraldır. Allah Rasulu bunun üzerinde özenle durmuştur.
O şunları söylemiştir:
“- Saflarınızı düzgün tutunuz. Çünkü safların düzgünlüğü namazın bütünlüğü içindedir.”(Buhari, Müslim)
Yine bir gün ashabına  “- Siz meleklerin Rableri huzurunda safa durdukları gibi saf tutmak istemez misiniz? Diye sormuştu. Ashabı hemen “- Melekler rablerinin huzurunda nasıl saf tutuyorlar ey Allah’ın Rasulu? dediler. O da ashabına şunları söylemişti :
“- Önceki safı tamamlar ve omuzlarını birbirlerine bitiştirirler.” (Müslim)
Bir gün kamet getirilmiş ve Rasulullah ashabına dönmüştü o esnada şunları söylemişti “- Saflarınızı düzeltiniz! Omuzlarınızı bitiştiriniz!” bunu anlatan sahabi arkasından şunları söyledi “- Biz öyle saf tutardık ki her birimizin omuzu yanında duranın omuzuna ve ayağı da ayağına yapışırdı” (Buhari, Müslim)
Bir gün Allah rasulu saflarının arasını açanları şöyle azarladı ve tehdit etti “- Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah kalplerinizin arasını açar!” (Buhari, Müslim)
Sahabi Bera bin Azip şunları anlattı: “Allah rasulu safların arasında gezer; göğüslerimizle omuzlarımızı elleriyle düzeltirve “- Aranızı açmayın yoksa Allah kalplerinizin arasını açar” derdi. Ve sözlerine şöyle devam ederdi “- İlk safta duranlara Allah rahmet, melekler de dua ederler.” (Ebu Davut)
Bir gün şunları söyledi :
“- Safları düzeltin! Omuzları aynı hizaya getirin!Boşlukları doldurun! Saf düzeni için elinizden tutup çeken kardeşlerinize yumuşak davranınız! Şeytanın girebileceği boşluklar bırakmayınız! Her kim bir boşluğu doldurursa Allah da onu pekiştirir. Her kim bir safı boş koyarsa Allah da onu dağıtır.” (Ebu Davut)

Peki cemaatle namazda kim imam olmalıdır?
Bu konuda Allah’ın rasulu buyurdu ki: “Eğer namazlarınızın kabul olmasını istiyorsanız size alimlerinizin imam olmalarına çalışınız. Çünkü onlar sizinle allah arasında elçilerdir. (Buhari, Müslim)
Abdullah İbni Mesut da Allah rasulunden şunu aktarmıştır:
 “Cemaate Allah’ın kitabını en güzel bilip okuyan imam olmalıdır. Okumada eşitseler sünneti en iyi bilen imam olmalıdır. Bunda da eşitseler daha evvel kim hicret ettiyse o imam olmalı bunda da eşitseler kim daha yaşlıysa o imam olmalıdır.”
İmam olan kimse cemaatin halini bilerek namazı uzatmadan kolay ve kısa okuyuşlarla kıldırmalıdır.
Bu konuda Allah rasulunun uyarısı çok kesin ve serttir. Kendisine bir gün Muazİbni Cebel’in namazda Bakara suresini okuduğu bildirilmiş o buna “- Ey Muaz, sen fitneci misin!” diyerek tepki göstermiştir. Sözlerinin devamında şunları söylemiştir “- Sen onlara Ala , Şemş ya da leyl  surelerini(vb kısa sureleri) okuyamaz mıydın!? Senin arkanda yaşlı güçsüz ve işi gücü olan insanlar var.”(Buhari)

Görüyoruz ki İslam çok büyük bir nizamdır. Bu nizamın içinde namazın yeri çok mühimdir. Millet olarak dirilişi yaşamak için başvuracağımız ana esas işte bu sırda gizlidir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder