HUTBE : KAİNATLA AHENK VE DÜZEN
Yer ve gökleri yoktan vareden biz insanoğluna
her nimetini esirgemeden veren Rabbimize hamdolsun. Mülkün sahibi bedenlerin
Ruhların hayatın ve Ahiretin maliki sahibi yüce rabbimize şükürler olsun.
O bizleri
yarattı. O’nun bizi yarattığı günden önce biz ler yokluk ve hiçlik deryasının
içinde kayıptık. O bizi bu kayıplıktan bu yokluktan varlığa çıkardı. Bizlere
yaşam için gerekli her şeyi temin etti.
Döşek gibi
bir yer, mis gibi bir hava, gürül gürül akan sular, ve sair her güzelliği
bizlere hazırladı ve sundu. O bu kainatı büyük bir nizam, düzen ve uyum içinde yarattı. Güneş ve ay
milyonlarca yıldır insanların iyiliği için bir gün bir saat hatta bir an bile
durup dinlenmeden yerlerinden oynamadan mesailerini sürdürüyor. Yeryüzü hiç
durmadan Rabbinin ona emrettiği gibi devinimini devam ettiriyor. Göğe bakınız!
Nasıl da Rabbinin emrine sıkı sıkıya bağlı bir şekilde insanları bitki ve
hayvanları susuz bırakmamak için yağmurlarını yağdırıyor, rüzgarlarını
estiriyor..
Yere bakın!
Göğün kendisine bahşettiği suyu nasılda misafirperver bir biçimde karşılıyor.
Onunla hemhal olup hep birlikte insana nimetlerini sunuyor. Allah veriyor
veriyor veriyor ama hiç almıyor. Bizden vergi istemiyor, kira istemiyor,
sermayesine ortak olun demiyor. Karşılıksız meccani veriyor. Fakat o bize şunu
söylüyor: “Ey akıl ve irade sahibi insan! Şu kainatta ki ahenge bak! Ve ibret
al! Sen de o ahengin bir parçası ol! Şu düzenli kainatın düzenini bozma! Onda
ki ahenge bir halel getirme! Güneşle ayla yıdızlarla havayla suyla yerle gökle
savaşma, kardeş ol! Güneş gibi samimi ve sıcak, rüzgar ve yağmur gibi cömert,
denizler gibi engin ve geniş, toprak gibi sabırlı ve kararlı ol! insanlara
karşı ovalar gibi tevazulu, zulme karşı
ise dağlar gibi eğilmez ol! Hava gibi su gibi aranan ol; sevimli ve sevgili ol!
Hasılı şu kainatı düzeninde yürütmek için elele verip çabalayan tüm unsurları
gibi çalışkan ol! Diyor.
M.M. yüce
rabbimiz işte bu kainattaki ahenk ve uyumun nasıl süreceğini ; insanın bu koca
evrenle bütünleşmesinin nasıl olacağını anlatmak için biz insanlara hak din
İslamı, sözleri olan kitabı kuranı Kerimi ve ondaki şeriatı ve hükmünü
indirmiştir. Kainattaki her varlık nasıl
ki Allah’a karşı görevlerini eksiksiz yerine getiriyorsa insanda hem yaratanına
hem de kainattaki diğer yaşayanlara karşı görev ve sorumluluklarını yerine
getirmelidir.
Yaratanımıza
karşı olan görev ve sorumluluklarımızı şöyle özetlememiz mümkündür: Yüce
rabbimiz bizlerden en başta ona doğru bir biçimde iman etmemizi ister: o
kendisinden başka hiçbir ototite ve egemen tanımayan, her şeyin sahibi, hayatın
ve ölümün yaratıcısı, yoktan vareden ve yaptığından asla sorumlu tutulamayan / hesap
sorulamayan bir ilahtır. Aldığımız nefeslerin, havayla doldurduğumuz
ciğerlerimizin, düşündüğümüz akıllarımızın, hislerimizin kaynağı ruhlarımızın,
iş tutuğumuz ellerimizin ve göreve koştuğumuz ayaklarımızın yaratıcısı ve
sahibi O’dur. O mülkünde asla hiçbir ortaklığa razı değildir. O insanların tek
rabbidir. Onun için ibadetler ve mutlak itaatler sadece Allah’a olmalı,
Allah’ın dışındaki hiçbir mahluka ibadet / dua ve mutlak itaat yani Allah’a
itaatten kaynaklı olmayan bir itaat yapılmamalıdır. Hüküm Allah’a aittir. Söz
Allah’a aittir. Onun emrine muhlefet ya da ona isyan ederek yapılan hakimiyet
ve otorite iddiası ilahlık iddiasıyla aynı şeydir. Allah’ın açık hükümlerine
rağmen kendi hevalarından hükümler icad edenler söylemeselerde aslında ilahlığa
soyunmuş birer ilah taslağıdırlar. Onlar kendilerine itaat edip boyun eğenleri
kullaştırır ve insanları da kendilerine kul olmaya çağırırlar. Allah’ın hükmünü
terk ederek Allah’tan başkalarının hükümlerine boyun eğenler de boyun eğdikleri
kim olursa olsun yoldan sapmış birer müşrik olmaktan kurtulamazlar.
Allah’a olan
inancımızı böylece kılıp düzelttikten sonra
rabbimiz bizlerden pratik hayat
alanımızda adil kişiler olmamızı ister,
yani her yerde ve her zeminde ve vicdandan merhametten kaynaklanan kuşatıcı bir
adalet.. Akabinde Rabbimiz bizden ihsan
sahibi olmamızı, cömert olmamızı, veren el olmamızı, iyiliksever olmamızı
istemektedir. İşte kainatta ki sosyal adaletin, küresel huzur ve mutluluğun tek
çaresi bunlardır. Adalet ve ihsan.. Bu ölçüler bize her peygamberle tekrar
tekrar gönderilmiş ve son elçi Muhammed Mustafa ile yeniden insanlığın yüzüne okunmuş
ve hala okunmaktadır. İslam’da ebeveyn hakkı, akraba hakkı, konu komşu hakkı
diye anlatılan haklar hep rabbimizin koyduğu o düzenin devamını sağlamak için
vaz’ edilmiştir.
Muh. Müs. Şimdi bira da bu düzeni yıkan unsurlardan
mevzu bahs edelim: İslam’ın insanların eline verdiği ölçülerin içinde et ve
kemik ve kandan meydana gelmiş bedenlere, dış güzelliklere, maddeye ve maddesel
başarılara tapmak ve tapınmak ve bunları
kutsamak yoktur. Fakat şeytanın ve
cahili toplumların ölçüsü ise tamda bunlara tapınmak ve bunları kutsamakla
meydana gelmektedir ki işte bu amansız madde fikri kainatın düzenini bozan onu
yoldan çıkaran şeylerdendir.
İkinci
olarak Allah’ın kainatın daki düzenin sürmesi için insanlara indirdiği
talimatlarında ırkçılık yapmak yaptırmak, yani belli bir ırkın soyun sopun her ne
şekilde olursa olsun üstünlüğünü ortaya koymaya çalışmak yoktur. Bu haramdır.
Bile bile yapmak yaptırmak yapanlara destek vermek küfürdür, Allah’a isyandır. Aynı şekilde Fuhuş yapmak ve yaptırmak; fuhşu her
ne surette olursa olsun teşvik etmek, aile düzenini bozucu faaliyetlerde
bulunmak ta haramdır, çirkindir ve Allah’a isyandır. İçki içmek ve içilmesini sağlamak; teşvik
etmek onu günün gereği gibi görüp göstermek isyandır küfürdür ve hak yoldan
çıkmaktır. Hasılı Kumar oynamak ve
oynattırmak teşvik etmek; faiz yemek ve yedirmek faizci düzen kurmak onu
savunmak ona destek olmakta aynıdır; hırsızlık, yolsuzluk, hortumculuk, gayri
meşru komisyonculuk yapmak ve yaptırmak;
haksız kazanç sağlamak ve sağlanmasına izin vermek; kadınları tesettürsüz örtüsüz ve haya ve ardan
uzak kıyafetlerle sokaklara çıkarmak hep bu kainattaki ahengin bozulmasına
sebep olan hallerdir hepsi haramdır. Hak Dine savaş açmak hak dinin
gerçeklerini insanlardan gizlemek için mücadele vermek Müslüman bir milletin
çocuklarını okullar medya basın ve yayın faaliyetleriyle hak dinden habersiz
cahil ve isyankâr yetiştirmek işte bunlar asıl fitnedir ve toplumsal ve küresel
huzursuzluk ve anaşinin de temel sebebidir. Bu hallerin tamamı kainatın
düzenini bozan huzurunu kaçıran asıl işlerdir.
Muh. Müs. Bu
dünyada huzur bulmanın tek bir yolu vardır. Göklerle ve yerle bütünleşmek,
kainatın bir organı ve bir parçası olduğunu hatırlayarak göklerin ve yerin
boyun eğdiği yüceler yücesi Allah’a boyun eğmektir. Huzurun, sevgi ve saygının,
içsel bütünlük ve tatminin, toplumsal mutluluk ve refahın anahtarı ve tek
çaresi budur.
Biraz önce
saydığımız isyan ve aşırılıkların ise özgürlükle hür olmakla bir alakası da yoktur.
Bunları insani özgürlük kapsamında göstermeye çalışmak ancak şeytani bir göz boyama
kampanyasıdır. Haddi aşmanın yoldan
sapmanın -kendine ve içinde yaşadığın topluma faydalı olmamak bi yana hatta ona
zarar vermenin özgürlük kapsamında değerlendirilmesi kocaman bir yalan ve akla zarar
bir mantıksızlıktır.
Ey insanlar!
Düşünün ve söyleyin Allah aşkına kanatlanıp uçabiliyor musunuz? Solungaçlanıp
yüzebiliyor musunuz? Allah’ın taktir ettiği ecel geldiğinde Azraili savabiliyor
musunuz? Yaşlanmaktan nefret ediyorsunuz ama yaşlanıyorsunuz hastalanmaktan da
nefret ediyor fakat ondan da kurtulamıyorsunuz! Soruyorum sizin özgürlüğünüzü
elinizden alan sadece İslam’ın açık hükümleri mi yoksa insan olmaktan
yaratılmış olmaktan kaynaklanan hayatımızın gerçeği mi?
Soruyorum ey
Müslümanlar! Allahın size verdiği özgürlüğün, hakk ve adaletin daha iyisini,
daha yücesini ve daha üstününü kim verebilir? Allah’tan daha güzel kim yönetip,
hükmedebilir? Bir insanın yine kendi gibi insanların yaptıkları, uydurdukları,
heva ve arzularıyla oluşturdukları kanunları ve kuralları mı üstün ve faziletlidir;
yoksa göklerin ve yerin hem yaratıcısı, hem sahibi, hem gaybleri ve aşikareleri
en iyi bilen Allah’ın kanun ve hükümleri mi daha üstün ve faziletlidir?
Ey Müslüman
kardeşim! Şeytan ve yardımcıları, insan ve cin şeytanları iş başındadır. Onlar
her hakkı batıl, her batılı da hakmış gibi göstermek için çabalayıp dururlar.
Onlar Allah’ın doğru ilan ettiğini yanlışlamak için çırpınırlar fakat onlar
Allahın karşısında malup olmaya mahkum bir topluluktur.
Ey Müslümanlar!
Bizler başta kim ve ne olduğumuzu bilmeli ve bunun farkında olmalıyız. Bizler belli
bir sistemi, düşünce ve hayat tarzı olan bir dinin mensuplarıyız. Bu din her
şeyi bize talimatlarıyla bildirmiş bulunmaktadır. Bizim düşünce sistemimizle bu
dine inanmayanların düşünce sistemlerinin arasında büyük farklılıkların
bulunmasında da yadırganacak bir durum yoktur. Bizler müslümanız ve Müslüman
gibi düşünürüz; bizi bir yaratanın olduğunu, onun bizi görüp gözettiğini hesap
eder ona göre hayatımızı düzene koyarız. Müslümanların inandığı hakikatlere
inanmayanların ise kim olurlarsa olsunlar Müslümanlarla aralarında hiçbir velayet
hukukları bulunmamaktadır. İslamiyet aynı ırktan olmayı, aynı vatanda yaşamayı, aynı şehirli olup hemşeri olmayı ya da inancın
dışında herhangi bir başka unsuru insanları birleştirici / aynı başlık altında
bir araya getirici bir sebep olarak görmemektedir. Bu dinin sisteminde
insanları biraya getiren onları birleştiren ve ayrıştıran tek sebep ve unsur
inançtır. İnanç birliğidir. Onun için şunu iyi bilmeliyiz. Ancak mü’minler
kardeştir. Onları kardeş ilan eden nizam ise İslam nizamıdır. Ne mutlu bilen ve
bildiği doğruları yaşayan Müslümanlara; ne mutlu İslam nizamına tabi olanlara..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder