HEVA
DİNİ
“Rabbinin makamından çekinerek kendisini
hevasına uymaktan alıkoyan kimseye gelince, işte cennet böylesinin yurdu
olacaktır. (79/ 40)
“Eğer onlar sana icabet
etmeyecek olurlarsa bil ki onlar sadece hevalarına uyuyorlar.” (28/50)
“Onlar Allah’ın kalplerini
mühürlediği ve hevalarına uymuş olan kişilerdir.” (47/16)
“Onlar sadece zanlarına ve
hevalarına uyarlar” (53/ 23)
“Hevasını ilah edineni gördün
mü ?” (25/43; 23/45)
“Hiç rabbinden bir delil
üzere olanla, yaptıkları kendisine güzel gözüken ve hevalarına uyanlar bir olur
mu?” (47/ 14)
“İnsanlardan bir çoğu
bilgisizce hevalarına uyarak yoldan çıkarlar.” (7/ 119)
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:
"Allah'tan başka kendilerine ibadet olunan sahte ilahların Allah yanında
en kötüsü, kişinin hevâsıdır."
Kuran ve sünnet bizi “hevaya
uymak” denilen bir durumdan menetmektedir. O zaman heva nedir? Hevaya uyup
uymamak nasıl olmaktadır? Bunu bilmenin bir ölçüsü bulunmakta mıdır? Şimdi bu suallere
cevaplar arayalım.
Heva : bir ölçü, kural, din
ve şeriata bağlı olmadan kişinin sırf kendi bedensel istek ve arzuları; dünyevi, nefsani ve süfli
duygu ve düşünceleri demektir. Hevada belli başlı kurallara uymak yoktur. Bir
şeriata, dine bağlı olmakta yoktur.
Bir kavram olarak “Hevaya
uymak” ise : “Bir ölçü ve kuraldan kaynaklanmadan kişinin canının istediği gibi
haz almak, tat almak, zevk ve eğlence
ardından koşmak, nefsini tatmin etmek veya
duygularını okşamak için Allah’ın ayetlerini unutup nefse uyması, ahireti
unutup canının çektiğini yapması, bir takım günahlara dalması ya da buna göre
bir hayat tarzı sürdürmesi hatta böyle bir düşüncenin arkasından sürüklenmesi” anlamına
gelmektedir. Hevaya uymak hem din düşünce ve hayat tarzı bakımından olabileceği
gibi sadece nefsani arzu ve isteklerin peşinden koşmakla da olabilir . Hatta “hevaya
uymak” kavramının Kuran’da “şeriata uymak” kavramına karşıt olarak
kullanıldığını rahatlıkla söyleye biliriz.(45/18)
Mevdudi
"Tefhimu'l-Kur'ân" adlı eserinde, "Gördün mü hevâsını ilah
edineni?” (25/43) ayetinin tefsirinde şöyle demektedir:
"Hevâsını ilah edinen, arzu ve
tutkularının kölesi olandır. İlahına ibadet eden biri gibi o da tutkularına
ibadet ettiğinden, bir puta tapan kadar şirk suçu işlemektedir.”
Allah (c.c.) insanların bir
çoğunun bilgisizce ve Allah’tan gelen bir hidayet olmaksızın hevalarına
uyduklarını(6/119; 27/50) bildirmekle birlikte;
“Bilgisine rağmen Allahın
saptırdığı ve hevasını ilah edinmiş
kimseyi gördün mü” (45/ 23) buyurarak bilgili kişilerin dahi hevaya uyup
Allah’a kulluğu unutabileceklerini açıklamaktadır.
Alimlerin dünyaya
meyletmeleri, üç kuruşluk maaş için tağutlara kulluk etmeleri ve hevaya
uymaları ise daha fecidir. Böyleleri için tarihte yaşamış belam adlı bir alimin
Kuranda misal olarak getirilmesi gerçekten ibret vericidir. Burada ahiret
yurdunun nimetlerini unutarak gerek mevki ve makam sahibi olmak için gerekse mal ve servet toplama endişesiyle Allah’ın
kitabını arkaya atıp hevalarına uyanlar uyarılmaktadır. (7/176)
Kuranı kerim Yahudilerin
geçmişte hevalarına uymayan bir emir ve yasak getiren peygamberlerine karşı
geldiklerini ve onlardan kimini yalanlayıp kimini katlettiklerini
bildirmektedir. (2/87 ; 6/70)
Hevaya uymayı hem küfür ve
günahkarlık olan ya da sadece günahkarlıkla sınırlı kalan bir durum olarak iki
kısma ayırmak mümkündür.
Kuran’daki kullanımlarını
incelediğimizde bu kavramın çoğunlukla küfür ve şirk içinde bulunan kimselerin
hallerini açıklama babında kullandığını görüyoruz.
Buna göre Allah’ın dinine
boyun eğmeyen, Allah’ın elçisine itaat etmeyen ve içinde yaşadıkları toplumun
küfür ve şirke dayalı sistemlerini, düşünce kalıplarını ve yaşama biçimlerini
terk etmeyenler hevalarına uymuş olmaktadırlar.
Allah’ın kanunlarına karşı
çıkan ve insanları kendi kanun ve icraatlarını benimsetmeye çalışan her tağuta uymak,
onları benimseyip önder ve idareci saymak hevaya uymakla eşanlamlıdır.
Allah’a ve rasulune itaat
etmemek, Kuranı arkaya atmak, hak dinin değil de ataların babaların yolundan gitmek, Kuran’ın
bildirdiği ilke ve prensiplerin değil de
içinde yaşanılan toplumun ilke ve prensiplerini öne almak, hak dine
uymayan fikir ve ideolojileri benimseyerek savunmak, hep hevaya uymak kavramına
dahil olan durumlardır.
Bunların yanı sıra :
Allah’ın ayetlerini yalanlamak,
ahireti inkar etmek ve Allah’a (zat sıfat ve esmasında) ortaklar koşmak hevaya
uymaktır. (6/150)
Yahudi ve Hıristiyanların izlerinden
gitmek onlara uymak hevaya uymaktandır. (2/ 120; 5/77)
Adaletten sapmak, hak olanla
hükmetmemek hevaya uymanın bir başka boyutudur. (4/ 135; 38/ 26)
Hevasına uyanlara uymak,
onların batıl ve bozuk inanç ve düşüncelerine, hayat biçimlerine, dünya
görüşlerine, fikirsel kalıplarına, zihinsel kodlamalarına teslim olmak
mü’minlere yasaklanmakta ve onlardan uzaklaşmak defaatle mü’minlere
emredilmektedir:
“Eğer sana ilim gelmiş
olduktan sonra onların hevalarına uyacak olursan seni Allah’tan koruyacak
hiçbir veli ve yardımcı bulamazsın.” (2/120)
“Eğer sana ilim gelmiş
olduktan sonra onların hevalarına uyacak olursan o taktirde sen gerçekten
zalimlerden olursun.” (2/145)
“Sakın bizi anıp hatırlamaktan gönlünü gaflet içinde
bıraktığımız ve hevasına uymuş olan kişiye itaat etme” (18/28)
“Sana gelen hakkın yerine
onların (hakka zıt ve batıl) hevalarına uyma!”
(6/48)
“Onların aralarında Allah’ın
indirdiğiyle hükmet! Ve onların hevalarına uyma!” (6/49)
“Bunun için sadece Allaha dua
et ve emrolunduğun üzere istikametli ol! Onların hevalarına da uyma!” (42/15)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder