27 Mart 2016 Pazar

       ZİNANIN ZARARLARI

Toplum denen olgu ile o toplumu oluşturan bireyler arasında çok önemli benzerlikler bulunmaktadır. Toplumlarda tıpkı bireyler gibi doğar gelişir ve ölürler. Toplumlarda tıpkı bireyler gibi hastalanır maddi ve manevi çöküntülere maruz kalırlar. Yine toplumlar bireyler gibi sağlıklı düzgün ve güçlü olurlar.
Çok ilginçtir toplumu yıkan maddi ve manevi hastalıklarla insandaki bedensel yahut ruhsal hastalıklar birbirine çok benzer. İnsanların bedenlerini mikroplar ifsat ettiği gibi toplumların bünyelerini de ekonomik ve ahlaki buhranlar ifsat eder. Hastalıklarla sıcakla soğukla doğal afetlerle ve daha nice nice doğa ve çevre kaynaklı olumsuzluklara karşı koymayı öğrenen insanlar insanca yaşamak için bir arada olmaları gerektiğini de keşfederek toplumlar, milletler, uygarlıklar ve medeniyetler kurmuşlar ve hep birlikte yaşamanın sağladığı kolaylık ve faydadan istifade yoluna gitmişlerdir.
 Bununla birlikte tıpkı bedenlerini korumayı düşündükleri gibi kurdukları medeniyetleri ve oluşturdukları toplumları da korumayı en önemli konu olarak gündemlerine almışlar ve bunun için sayısız kural ve kanun oluşturmuşlardır. Mesela toplumsal düzenin korunması için insan neslinin sürekliliğinin sağlanması, insanın sağlıklı bir bünyeye ve sağlıklı bir psikolojiye sahip ve sağlıklı bir yuvaya sahip olarak doğup büyümesi ve yaşaması için erkek ve kadın cinslerinin birbirleriyle ancak çok güçlü bir antlaşma anlamına gelen nikahla birlikte bir yuvayı paylaşmaları gerektiği öngörülmüştür. Sağlıklı yeni nesiller ancak sağlıklı bir biçimde oluşturulmuş aile yuvalarından neşet edebilir. Bunun aksi insan neslinin sari ve salgın hastalıklar duyulmamış zührevi marazlar akıl almaz felaketlerle kırılması olarak necice verecektir.
 Muh. Müslümanlar
Bugün dünyada sıcak bir aile yuvasına sahip olmayan çocuk sayısının tahminen bir milyarı aşkın olması, kadın ticareti fuhuş ve benzeri marazların sektör halini almış olması, hatta işi çocuklara dadandıracak kadar vicdansızlaşan şehvetperest bir pornografi pisliğinin kıyılarımıza kadar vurmuş olması bizleri çok derin ve gerçekçi düşünmeye ve çok ciddi biçimde dünyamızın halini sorgulamaya sevk etmelidir.
 Aziz Müslümanlar!
 İnsanı yaratan ve yaşatan ona her türlü nimeti veren yüce Allah tarafından yine insanoğlunun selameti ve varlığının devamı için zina yani arada nikâh olmadan yapılan kadın erkek birliktelikleri yasaklanmıştır. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
 Ey müminler zinaya yaklaşmayın çünkü o çok çirkin bir şey ve kötü bir yoldur.
 Ey müminler fuhşiyatın gizli yapılanından da açıktan yapılanından da uzak durun.
Muh. Müslümanlar
Zina maddi manevi, bedensel ruhsal,  psikolojik ve sosyo psikolojik, sıhhi ve ekonomik tüm afet ve felaketlerin en büyüğü ve en fecisidir. Zina kararan kalplerin, körelen zihinlerin, perişan ailelerin, yıkılan yuvaların, tarumar olan ekonomilerin, yok olan servetlerin, çürüyen duyguların, hissizleşen ruhların, kokuşan cemiyetlerin, çöken bedenlerin, bereketsizleşen mülkiyetin en azgın ve iflah olmayan sanığıdır. Tarihte yıkılıp yok olmuş uygarlıklar,  çöküşe geçen medeniyetler, inkıraza uğrayan milletler,  tarih olmuş devletler hep bünyelerinde yayılan müstehcenlik, fuhuş ve zina mikroplarının kurbanı olmuşlardır. Sayılamayacak kadar fazla zararı olan zinacılığın en bariz özelliği maddi iflaslar çöken aileler, yıkılan yuvalar, köprü altında yaşayan zavallı çocuklar, psikolojik dengesini kaybeden biçareler, aç bi ilaç mahrum kitleler, körelmiş vicdanlar ve bitirilmiş haysiyetler, sömürülmüş hayatlardır.
 Muh. Müslümanlar
Zina Hz. Âdemden Hz. Muhammed’e kadar Allahın insanoğluna indirdiği şeriatların tamamında yasaklanmış bir cürümdür. Allah’ın yasakladığı, elçilerinin lanetlediği, toplumun genelinin tiksindiği bu günah, genç yaşlı, bekâr evli demeden herkes için uzaklaşılması gereken bir günahı kebiredir.

Zinayı helal görmek, küçümsemek, normalleştirmeye çalışmak, aşk yahut nitelikli birliktelik ve sair aldatmaca laflarla onu sevimli ve şirin göstermek, hatta teşvik etmek,  iffet ve namus kavramlarını çağ dışılıkla suçlayarak ahlaksızlığın yayılması için çalışmak, bunun içinde dine imana namaza tesettüre savaş açmak tam bir küfür ve gerçek bir irtidattır. Hatta hatta bu gibi yıkıcı, yok edici, hüsranlara uğratıcı bir günahı basın ve yayın yoluyla, medya araç ve gereçleriyle, sinema, dizi, klip, muzır neşriyat, internet ve benzerleriyle gençliğimize hoş göstermek, namus haya ve iffet duygularını nesillerin vicdanlarından silmek ve gençliğin bu pisliği kanıksaması, alışması ve normal görmesi için kitle iletişim vasıtalarını devreye sokarak çalışmak tam anlamıyla toplumu içerden yıkmak için yapılan bilinçli operasyonlardır.
Aziz cemaat!
 İffet ve namusu hafife almak ebedi hüsran, ebedi azap ve ebedi bir felakettir.
 Yüce rabbimiz şöyle buyurmaktadır: ‘Müminler arasında iffetsizlik ve hayâsızlığın yayılmasını arzu edenlere dünya ve ahirette can yakıcı bir azap vardır. Allah bilir siz bilemezsiniz.
 Bu ayetten bir toplumun ancak değerleriyle ayakta durduğunu, bu değerleri olmadan yıkılıp yok olacağını ve özellikle de iffet namus ve hayâ kavramlarının İslam ümmetinin en önemli temel taşları olduğunu anlarız. Bu kavramlarla oynayanlar bunları yok etmeye ve yozlaştırmaya çabalayanlar aslında bir milletin mahremine el uzatan şımarık ve sefih bir zümreden başkası değildir. Ne yazık ki bu şımarık ve beyinsiz şehvetperest sürüsü maalesef bu milletin medyasında, siyaset ve politika alanında, iş ve ekonomi dünyasında pek de az sayılamayacak kadar fazladır.
Rabbimiz böyle sefih ve şımarık kimselerin yaşadıkları topluma maliyetleri hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Biz bir memleketin helake sürüklenmesini takdir ettiğimizde o memleketin başına azgın, şımarık ve sefih olanlarını musallat ederiz. Onlarda orada, fıskı fucur işler, azgınlık yapar; zulüm, haksızlık ve kötülükle günaha dalar ve insanları Allah’a isyana sürüklerler. Böylece o memleket hakkındaki cezalandırmaya dair hükmümüz gerçekleşir. Bizde oranın altını üstüne getiririz. Biz Nuh’tan sonra nice nesilleri helak etmişizdir. Senin Rabbin kullarının isyanlarını gören ve bilen olarak yeter.”
Muhterem Müslümanlar
 Bu tip zararlı kişilere karşı durmak, zinacılığa karşı evliliği, namussuzluğa karşı namusluluğu, edepsizliğe karşı edebi, hayâsızlığa karşı hayâyı, iffetsizliğe karşı iffeti savunmak biz Müslümanların en mühim vazifesidir ve bu ümmetin selameti için hayati önem taşımaktadır.
 Muhterem Müslümanlar!
 Hutbemi bazı ayet mealleriyle noktalamak istiyorum:
 İnsanların kendi işledikleri kötülükler sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır dönmeleri için Allah yaptıklarının bazı sonuçlarını onlara tattıracaktır. Rum 41   

“Allah kâfirlere lanet etmiş ve onlar için cehennemi hazırlamıştır. Onlar orada ebedi olarak kalacaklar hiçbir dost ve yardımcı bulamayacaklardır. Cehenneme atıldıkları o gün; “Keşke Allah’a ve Rasulune itaat etseydik.” diyecekler ve yine devamla “Ey rabbimiz biz gerçekte büyüklerimize ve önderlerimize uymuştuk. Onlarsa bizi doğru yoldan çıkardılar. Ey rabbimiz bugün onlara iki kat azap ve ve onlara büyük lanet et! derler.”AHZAB 64-68



     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder