DÜNYA’DA EN
UCUZ ŞEY : MÜSLÜMAN KANI… AMA NEDEN?
Arşivimi
karıştırırken 1993 ağustos tarihli Altınoluk dergisiyle karşılaştım. 93 yılı
özelikle ilgimi çekti ve okumaya başladım. Derken Bosna Hersek müftüsü Mustafa
Çeriç’le o yıllarda yapılmış bir röportaj beni adeta içine çekti. Bu ropörtaj o
gün bugündür dünyada değişen pek bir şeyler olmadığını gözler önüne sermesi
bakımından gayet manidar görünüyordu.
Biliyorsunuz
Bosna’da dünyanın gözleri önünde hem de o insanı tanrılaştıran Avrupa’nın
yanıbaşında -hatta içinde de diyebilirsiniz- bir insan kıyımı yaşandı. Aslında
butür kıyımlar Avrupa’nın yabancısı sayılmazdı. Endülüs’te 1492 de yaptıkları
şeyler hafızalardan silinmeden 1992 de 500 yıl sonra da tekrarlandı. Avrupa
aynı Avrupa, Batı aynı Batı’ydı. İkiyüzlülüğüyle vahşet ve acımasızlığıyla
yerinde sayıyordu Batı. Bosna’da 3 yıl içinde yüzbinlerce müslümanın canına
kıyıldı. Toplama kamplarına silahsız ve perişan bir şekilde yığılan insanlar BM
gözetiminde katliamlara tabi tutuldu. 40 bin kadın sistematik bir şekilde
tecavüzlere uğradı. Sırplar Boşnak neslini bozmak için bunu yaptıklarını
söylemekten hicap duymuyorlardı. Peki onları koruması gerekenler neredeydi?
Türkiye Mısır Pakistan neredeydi? İran (!) dan sözetmek bile gülünç- neredeydi?
Koca bir İslam alemi adeta yokluğa ve bilinmezliğe gömülmüştü. Bu olaydan
alınacak çok ders vardı elbet ama belki de en önemlisi Müslümanların Hilafetten
sonra sahipsiz başsız kaldığı gerçeğiydi. Bosnalılar BM’lerin kendilerini
koruyacağına inanarak silahlarını teslim etmişler. Tabi ki bu en önemli yanlışlarıydı.
Bundan 19
yıl önce Mustafa Ceriç neler söylüyor dönüp bir bakalım ve ibret almaya
çalışalım.
“Dünyanın
dört bir yanındaki her kesimden Müslümanlara – entellektüellere dindarlara felsefecilere
öğretmenlere laiklere ve laik olmayanlara – bir çağrı yapmak istiyorum. “Hepimiz
aynı geminin içindeyiz ve hepimize Müslüman olarak bakıyorlar. Bu nedenle bu
farklılıkların üstesinden gelmeliyiz ve ne yapmamız gerektiğini belirlemeliyiz.
Bu ikiyüzlü BM ve Avrupa topluluğu içinde yaşamımızı sürdürmeyi başarmalı ve
kuvvetlerimizi birleştirerek gelmekte olan yeni kuşak Müslümanları korumalıyız.
Artık Avrupa hümanizmine ve Avrupa’nın
iyi niyetine inanmıyorum. Avrupa tüm dünyaya insan haklarını umursamadığını
gösterdi.”
“Avrupa bize
içerisinde barış ve güvenlik veremedi. Artık Avrupa’nın kimseye insan
haklarından bahsetmeye hakkı yok! Öte yandan Müslümanlar BM’nin orada (Bosna)
kendilerini korumak için bulunduğunu düşünmemeliler; onlar orada başka şeyleri
korumak için bulunuyorlar. Dolayısıyla Müslümanlar bu dünyada kendilerini
koruyacak mekanizmaları oluşturmalıdırlar. Müslüman ülkeler şu anda dağınık bir
durumdadırlar, farklı dünya güçlerinin etkisi altındalar. Ama hiçbir Müslüman
ülke güvende olduğunu söyleyemez.”
“Kendi
kızlarımızı kızkardeşlerimizi ve annelerimizi koruyamayacak durumdayız.
Tecavüze uğruyorlar, öldürülüyorlar ve katlediliyorlar ve biz hiçbir şey
yapamıyoruz. Bu sadece Bosna’da değil dünyanın başka yerlerinde de böyle. Müslümanlara mesajım bir an önce uyanmaları
ve birşeyler yapılması için hükümetlerini beklememeleri gerektiğini
bilmeleridir. Müslüman kitleler gelmeli ve “güvende değiliz yaşamlarımız
tehlike altında ve uluslararası topluluk güvenliğimizi umursamıyor. Bundan
dolayı da kendi hayatlarımız dinimiz mülk ve servetimiz bağımsızlık ve
onurumuzu koruyabilmek için birşeyler yapmak zorundayız.” demeliler.”
“Müslümanları
harekete geçirebilmek için daha ne olması gerekiyordu? Sırplar etnik temizlik
yapıyorlar, Müslüman kadınlara tecavüz ediyorlar, camileri ve Müslüman
köylerini yokederek halkı göçe zorluyorlar. İnsanları toplama kamplarında
topluyorlar ve bütün bu olup bitenler Avrupa’nın göbeğinde bütün dünyanın
gözleri önünde oluyor.”
“Biz safdillik ederek bekledik ve Avrupa’nın
savaşı önleyeceğini soykırıma izin vermeyeceğini BM’nin toplama kamplarına
etnik temizliğe bir kez daha izin vermeyeceğini zannettik. Öğrenilmesi gereken
en önemli şey belki de bu! Müslümanlar kendilerini silahlandırmalı, güçlü
olmalılar ve İslam dünyası bir süpergüç haline gelmelidir. Değilse Müslüman
halk olarak dünya içerisindeki geleceğimiz çok karanlık olacağından kuşku
duyulmamalıdır.”
“Müslüman
ülke hükümetlerine eğer Müslümanların hayatlarını korumak için bir şeyler
yapmayacaklarsa çekip gitmeleri gerektiğini ve bir şeyler yapabilecek olanlara
fırsat vermeleri gerektiği mesajını ulaştırmalıyız. Bugün dünya pazarındaki en ucuz şey Müslümanların hayatıdır. Ve
bundan dolayı da erkek olsun kadın olsun herbir Müslümana mesajımız bu dünyada
güven içinde olmadıklarını bilmeleri ve ne yapacaksa herhangi bir hükümeti
beklemeksizin kendi başına yapmalarıdır. Çünkü bütün Müslüman hükümetleri bir
milyarlık bir nüfus Müslüman kızlarımızın kızkardeşlerimizin annelerimizin
hayatlarını ve şereflerini koruyamıyor. Çok üzücü bir durum bu!”
“İKÖ son
derece pasif bir tutum takınıyor. Bu örgüt belli zamanlarda toplanan ve
uluslararası meselelerde hiçbir etkisi olmayan bir örgüt durumunda. İKÖ nün
gözünü açıp etkili bir şeyler yapması için daha neler olması gerektiğini
bilmiyorum.”
“ Bu
topraklarda insanlar yüzlerce yıldır barış içerisinde yaşamışlardı. Ama Sırp
saldırganlığı başladığında herşey bozuldu; cinayet ve katliamlar bu insanları
mülteci olmaya zorladı. Peki Sırplar
böyle bir şeye nasıl cüret edebildiler? İlk olarak Avrupa ve BM’nin kendilerine
bir şey yapmayacaklarını, Müslümanların kendi aralarında bölünmüş olduklarını
ve çok zayıf olduklarını bu durumdaki Müslümanlara dilediklerini
yapabileceklerini biliyorlardı. Ve şimdi de bunu yapıyorlar.”
“Evet,
dünyada Müslümanlara saygı duyulmuyor ama ağlayıp sızlayarak da bize saygı
duyulmasını isteyemeyiz. Bunun için çok güçlü olmak zorundayız… Çünkü Avrupa
Topluluğu ve BM aklın yasasına değil gücün yasasına dayanıyor ve biz de
kendimizi korumak için bu gücü kullanmak
zorundayız. Bize ahlak dersi verenler ahlakın
en basit gereklerini bile uygulamıyorlar” (Mustafa Ceriç, 1993 Altınoluk)
Bu günde Suriye’de
yaşananlar aynı sürecin yeniden başa alındığını göstermiyor mu? Bir avuç Baascı
ve Nusayrinin Katliam ve saldırısı dünyanın gözleri önünde gerçekleşirken
Avrupalıların binlerce yıl öncesindeki Roma arenalarında birbirini vahşice
katleden kölelere yaptıkları tezahürat kadar bile seslerinin çıkmaması BM’nin
kocaman bir balondan başka hiçbir özelliği bulunmayan bir kurum olduğunu
göstermiyor mu? Evet bugün “Halimize yazık” demekten başka bir şey
konuşamıyoruz. Coca Colaları afiyetle
içiyor Amerikan ürünlerini lüksüne tüketiyoruz. Cocacoladaki böcek boyası da
sağlığa verdiği müthiş zararda bizi durduramıyor bu ibtiladan. Hele hayatımıza
giren lüx Amerikan ürünleri dur durak bilmeden satılıyor hanımlar arasında.
Zengin olmayı kafalarına koymuş Amerikan menşeli para kazanma felsefesiyle
yıkanmış beyinlere kolayca komşu olabilirsiniz bu günlerde.
İşte 1993 de
Bosna; 2000 li yıllarda Irak ve Afganistan… Filistin ise hiç bitmeyen
kesintisiz bir facia.. ve şimdi Suriye.. Olay aynı figürler farklı.. Acaba
kendimize hangi gün gelmeyi düşünüyoruz? Ne zaman ibret alacağız? Yoksa siz
ateşten bir oyunun içerisinde olduğumuzun ve bu kaçınılmaz sonun bir gün bizim
de kapımızı çalacağından şüphe mi ediyorsunuz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder