Hutbe : Kurban Bayramı Hutbesi 2011,
Kasım,
Muh. Müs..
Bir Kurban bayramını daha idrak etmiş bulunuyoruz. Kurban
sözlükte yaklaşmak yakın olmak anlamındadır. Dini ıstıhahta ise “Kişinin
Allah’a yaklaşmak için elinde olan en değerli varlığını feda etmesi, ondan
Allah için vazgeçmesi” demektir. Buna göre Allah ile yakınlık kazanmak için
verilen adanan en değerli şey anlamına gelir. Kurban ibadeti ilk insan Adem (a.s.)
dan beri bilinmektedir. İbrahim (a.s.) dan itibaren ise düzenle yapılan bir
ibadet olarak bugünümüze kadar gelmiş bulunmaktadır.
Allah’a kurban verenlerin ilklerinden olan İbrahim’ın a.s.
bütün hayatı gerçek bir kurbanın; Allahın yoluna kurban olmuş bir insanın
hikayesidir. İbrahim (a.s.), babasının ve kavmindekilerin aşırı tepkilerine
rağmen putperestliğe Nemrudizm’e despotluğa karşı çıkmış ve “insanları ben de
yaşatıp öldürebilirim” diyecek kadar şımarmış, ilahlık sevdasına kapılmış olan
tağutların yüzüne hakkı haykırmış ve bunun için azap ve cezanın en kötüsü ateşe
atılmış bir kurbandır. Hayatını Allah yoluna feda edilmeye hazır bir kurban
gibi yaşayan h.z. İbrahim, oğlu İsmail’e de aynı bilinç ve şuuru telkin etmiş,
onu da Allah yoluna bir kurbanlık olarak yetiştirmiştir. İsmail (a.s.) “Ey
babacığım! Allah sana neyi emrediyorsa hemen yerine getir! Bana gelince beni
düşünme! Beni inşallah sabredenlerden bulacaksın.” diyerek daha 11 yaşındayken
Allah yoluna feda olmanın haz ve huzurunu tüm dünyaya ilan etmiştir.
Demek ki en büyük kurban insanın kendisini, canını ve malını,
gençliğini ve hayatını Allah’a severek
vermesidir. O zaman:
Hayatını Allah’ın indirdiği kitabını ve rasulunun yolunu
tanımaya adayan her ilim talebesi, en değerli varlığı canını, gençlik yıllarını
Allah’a adayarak ona en değerli zamanlarını vererek kurbanın en güzel örneğini
vermiş olmaktadır.
Hayatını Allah’ın dinine göre yaşayan, din ve dünya ayrımı
yapmadan Allah’ı her yer ve zamanda hükümran gören, samimi, dindar, müttaki bir
Müslüman hayatının en güzel ve dinç çağlarını Allah’ın yoluna adayarak Allah’a
kurbanların en güzelini sunmuş olmaktadır.
Zamanın adi ve iffetsiz yaşam telakkisi
karşısında nefsinin ahlak ve edep dışı yaşam çağrılarına karşı mücadele veren,
iffetini, şerefini, namusunu ve ırzını her türlü çirkin davranışlardan sakınan
bir genç, nefsini Allah’a adamış, kendini Allah’a kurban etmiş demektir.
İş yerinde rüşvete, yalana, talana, hırsızlığa, hortumculuğa,
kötülüğe ve düzenbazlığa çağrıldığı halde bütün bunlara “Ben Allah’tan
korkarım” diyerek sırtını çeviren bir işçi, bir memur, bir yönetici, kendini
Allah’ın sevgi ve hoşnutluğu için kurban etmiş demektir.
Allah’a içten boyun eğen, kocasına itaat eden, evinde lüks
israf ve şatafata izin vermeyen, dinini öğrenip yaşayan, çocuklarını en güzel
biçimde yetiştiren ve Allah’a kulluğa teşvik eden bir hanımefendi kurban
örneklerinin en güzelini ortaya koymuş olmaktadır.
Açık saçıklığa, modern hayat tarzına, hayasız, utançsız,
iffetsiz davranışlara çağrıldığı halde “ben Allah’tan korkarım” diyerek bütün
bu cazibeli teklifleri geri çeviren ve İslami hayat tarzını benimseyen bir genç
kız kendisini ve hayatını Allah’a adamış ve ona kurban sunmuş bir şahsiyet
olarak kabul edimelidir.
Canıyla malıyla bilgisiyle azmi ve iradesiyle çaba ve
gayretiyle Allah yolunda cihad eden, insanları hakk’a davet eden, onları lüx ve
israftan, haram ve yolsuzluktan sakındıran bir mü’min kendisini Allah’a kurban
vermiş İbrahimi ve Muhammedi bir şahsiyettir.
Muhterem Müs..
Allah’a kurban olmanın karşısında bir de şeytana kurban olma
tehlikesi de vardır. Şeytana nasıl kurban olunur? Diyecek olursanız birkaç
misalle onu da aydınlatmak isterim.
Dünya hayatının cazibesine kapılarak ahreti unutanlar;
Allah’a ve kullara olan haklarını ödemeyenler, bir kısım insanın yöneticisi
olduğu halde çalıp çırpan, insanları aldatan Karun kadar hazineler
biriktirenler şeytanların kurbanlarıdırlar. Şeytanlara adananlar ise şeytanlara
sunulmakta ve iblisi memnun etmektedirler.
Kendisini lüxün, mal ve servet şehvetinin pençelerine teslim
ederek, bencilce egoistçe bir hayat sürenler Allah’ın değil şeytanın
kurbanlarıdırlar.
“Bana dokunmayan bin yıl yaşasın” diyenler, kendisini
besleyen toplumun sorunlarına, problemlerine aldırış etmeyenler, ben kazandım
ben yerim dercesine yaşayıp; yere batırılmış Karunları hatırlatanlar Rahmanın
değil, şeytanların kurbanlarıdır.
Dünyaya ne için geldiğini unutarak, sade yeme içme ve cinsel
doyum peşinde gününü gün eden, har vurum harman savuran, lüks israf ve ve
gösteriş peşinde ömrünü heba edenlerde şeytan yollarına kurban olanlardır.
Hayatı, serveti, canları, sağlık ve afiyeti Allah’tan aldığı
halde Allah yolunu unutan, Allah yoluna yardım gayret ve niyetinden uzaklaşmış,
toplumu ıslah yolunda hiçbir çaba ve gayret göstermeyenlerde şeytan ve iblise
kurban olanlar zümresindedirler.
Fikirsiz, şuursuz, bilinçsiz, kitapsız, şeriatsız, hukuksuz
yaşayıp kibirle, cahiliye taassubuyla böbürlenerek, ilkelliğini basitliğini
sığlığını bayağılığını örtmeye çalışanlar, hak dinin emir ve yasaklarından uzak
yaşayıp bir türlü kendilerine gelemeyenler hep şeytanın yoluna kendilerini
kurban verenlerdir. Böyleleri Rahmana değil şeytana yakındırlar. Rabbim bizleri
şeytandan ve tuzaklarından korusun! Onun ve avenesinin kötülük ve şerlerini
bizden uzak kılsın.
Hepimizin Kurban ibadetinin hakiki vechesini idrak eden
mü’minlerden olması duasıyla hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Evleriniz huzur, yurdunuz barış ve diyarınız
darı İslam olsun diyerek sözlerimi noktalamak istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder