Medeniyet / uygarlık denilince ne anlıyoruz, ne anlamalıyız?
Medeniyet kısaca bir milletin yaşam tarzı, düşünce temeli ve düşüncelerini ifade etme şeklindeki zenginlik
ve üstünlüğü demektir. Daha geniş bir anlatımla medeniyet : bir milletin
kültür, sanat, edebiyat, ilahiyat, düşünce, bilgi birikimi, bayındırlık gibi o
milletin yaşam düzeyleriniyükseltecek, kolaylaştıracak, hayata daha geniş bir
açıdan bakmada onlara ışık tutacak olan kazanımları ve sahip oldukları diyebiliriz.
Tarih bir çok medeniyetlerin doğuşuna, gelişmesine ve
ölümüne şahit olmuş bulunmaktadır. Bunların içinde Mısır ve Çin medeniyetleri, Yunan ve İran
medeniyetleri hemen ilk akla gelenler olarak sayılabilir. Bunların akabinde
dünyaya gelen İslam medeniyeti ise dünyaya hangi güzellikleri sunmuştur. İslam medeniyetini
diğer medeniyetler içinde öne çıkaran unsurlar nelerdir? Bu sorulara birkaç
açıdan cevap vermek mümkündür.
1.
Dünya medeniyetine orijinal
icatlar ve buluşlar sağlamak yoluyla yaptıkları katkılar,
2.
Dünyanın doğusunda bulunan
alet ve icatları dünyanın batısına taşımak
3.
Kendinden önce yaşamış
medeniyetlerin bilgi ve kültür seviyelerini korumak geliştirmek ve insanlığın
hizmetine yeniden sunmak
4.
Adalet hukuk sevgi ve saygı
ortamı oluşturmak korumak geliştirmek yoluyla halkın refah ve mutluluğunu
hedefleyerek dünya milletlerine örnek ve önder olmak.
Bu gün sizlere İslam medeniyetinin sağlık alanında dünyaya
yaptığı katkıları anlatmaya çalışacağım.
Bir yaşam alanının gerçek bir medeniyet olup olmadığına dair
en önemli belirtisi insan sağlığına verdiği önemdir. Sağlığın temeli ise
temizliktir. Müslümanlığın ilk gününden beri en önemli esası temiz olmaktır.
Müslümanlıkta bütün vucudu tertemiz yıkamak en mühim vazife olarak kabul
edilmiştir. Günde beşkere kılınan namazlardan önce elleri yüzü kolları ve
ayakları tertemiz sularla yıkamak gerekir. Haftada bir gün Cuma günü bütün
bedeni yıkamak peygamberin en mühim alışkanlığıdır. Elbiseyi pislikten korumak
ve temiz tutmak ise bir Kuran emridir. Hz. Muhammed diş temizliğine çok önem
vererek bu temizlik alışkanlığını yerleştirmek için çok sıkı talimatlar
verdi. Bütün bunları insanlara öğreten
Hz. Muhammed’in suyun gerçekten çok az bulunduğu çöl ikliminde yaşayan biri
olması ve tüm bunları yine suyun altın gibi değerli olduğu çöl ikliminin
sakinlerine tavsiye ve emretmesi dikkate değerdir.Müslümanlar dinlerinden
aldıkları bu talimatları yerine getirmek için suya çok önem vererek her
gittikleri yerde su kanalları, su depoları, havuzlar, çeşmeler ve hamamlar inşa
etmişler ve insanlığa temizlik ve hıfzıssıhha alanında öncülük etmişlerdir.
Müslümanların dünya medeniyetine su kullanmayı öğrettikleri o çağlarda
Avrupalılar dini öğretileri adına yıkanmazlar hatta yıkanmayı küçümsemekteydiler.
Avrupa’da hamam ya da banyo yapmak bilinmediği gibi tuvalet ve kanalizasyon
gibi medeniyetin en çok gereği olan şeyler de bilinmezdi. Avrupa ortaçağ
dedikleri o karanlık günlerinde kolera tifüs ve veba hastalıklarıyla boğuşuyor
ve milyonlara ulaşan hastalarını bu mikroplara kurban veriyordu. Halbuki tarihi
kaynakların söylediğine göre 10. Asırda Abbasi hilafet merkezi Bağdat’ta 27 bin
hamam vardı ve Müslüman doktorlar banyo yapmayı şiddetle tavsiye ediyorlardı.
Bu konuda İngiliz Müslüman düşünür M.M.Pickhall şunları
söylüyor: “ Bu uygarlığın en göze çarpan bir özelliği de Avrupa’nın pislik
içinde yaşamayı kutsallıkla özdeşleştirdiği bir devirde temizliği idi. Her
mahalle de en az bir hamamla, içme yada yıkanma amaçlı sayısız çeşmeler vardı.
Müslümanların bulunduğu bir yerde ilk önemli şey temiz suyun sağlanmasıydı. Sık
sık suyla temizlenmek İslam dini ile öylesine özdeşleşmişti ki 1566 da Endülüs’te
İspanyollar Müslümanlığı hatırlattığı gerekçesiyle hamamlara gitmeyi bile
yasaklamışlardı. Bütün Müslüman şehirlerinde kamuya ait yiyecek ve su
kaynakları sıkı bir kontrol altındaydı. Satışa sunulan et ve diğer bozulabilir
yiyecekler toz ve sineklerden korunmak üzere müslin kumaşıyla örtülmeliydi.
Müslümanların dünya medeniyetine sağlık bakımından
yaptıkları katkıyla ilgili olarak şunları da söyleyebiliriz. Tarihte ilk
defa eczaneleri ve dispanserleri açanlar Müslümanlardır. İlk eczacılık okulunun
kurucuları ve eczacılık hakkındaki eserlerin yazarlarıda yine Müslümanlar
olmuştur.Daha o devirlerde İslam dünyasında 34 hastane vardı. İslam
medeniyeti hastanelerin kalitesi techizat ve konforu bakımından da dünyaya
öncülük etmiştir. İslam dünyasında bilinen en eski hastane Bağdat’ta Harun Reşit
tarafından kurulmuştu. 10. Yüzyılda buna ilave olarak 5 hastane daha açıldı.
İslam dünyasında kurulmuş en büyük hastane 978 yılında Şam’da kurulmuştur.
Kahire’de 1285 yılında inşa edilen bir hastane bütün ortaçağ boyunca dünyada
yapılan en büyük hastaneydi. Bu hastanede laboratuarlar, dispanserler, diş
hastalıkları klinikleri, ruh hastaları için özel yerler bulunuyordu. Ayrıca
kütüphane mescit ve konferans salonu gibi imkanlarıda bulunmaktaydı. Bu
hastanelerden zengin fakir hür köle kadın erkek herkes bedava hizmet
alabiliyordu. Tıp öğrenimi daha çok hastanelerde yapılırdı.
Müslümanlar Asya ve Avrupa’nın en mükemmel doktorlarını
yetiştiriyorlardı. İmtahan edilmeden diploması olmadan doktorluk yapmak mümkün
değildi. 931 yılında Bağdat’ta 860 diplomalı doktorun bulunduğu yazılmaktadır.
Müslüman doktorlar bilhassa da göz hastalıklarında çok ileriydiler. Dünya
tarihinde ilk defa göz hastalıkları hakkında eser veren Hunan bin İshak bir
müslümandı. Büyük göz doktoru Ali b. İsa’nın yazdığı “Göz doktorunun el kitabı
“ isimli eseri18. Yüzyıla kadar Avrupa göz doktorlarının başucu kitabı olmuştu.
Doktorların en tanınmışı hiç şüphesiz Ebu Bekir Razi isimli
bir bilim insanıdır ki bu şahıs tıp ilmi hakkında birçok eserler vucuda
getirmiştir. Bu şahsın kızamık ve çiçek hastalıkları için yazdığı kitabı
bulaşıcı hastalıklarla ilgili olarak dünya tarihinde yazılan ilk kitap kabul
edilmektedir. Bu eser 1498 ile 1866 yılları arasında sadece İngiltere’de 40
defa basılmıştır.
İbniSina’nın “El Kanun fitTıb” isimli 4 ciltlik dev eseri
ise 12. Yüzyılda Latinceye tercüme edildi ve en büyük tıp fakültelerinde 17.
Yüzyılın yarısına kadar 4 asır ders kitabı olarak okutuldu.
Sağlık alanında Müslümanların dünya medeniyeti alanındaki
katkıları sayılamayacak kadar geniş ve büyüktür. Dünya ilim tarihi bu gerçeği
ifade büyük bir hayranlıkla ifade eder. Bunun için kendi medeniyetimizi iyi
tanımalı, sahip olduklarımızı iyi bilmeli ve böylelikle hem dünya insanlığına
hem de kendimize neler sunabileceğimizi yeniden gündeme almalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder