HURAFEYE DEĞİL HAKİKATE GELELİM
Hak din İslam insanlara dünya hayatının geçici süsleriyle
aldanmamayı; ahiretteki asıl hayatımızı unutmamayı, yaratanımıza, ailemize
çevremize ve kendimize karşı olan
sorumluluklarımızı yerine getirmeyi öğütlemektedir. İslam’ın bizden
neler istediğini bilmek için okuma ve öğrenmeye ihtiyacımız bulunmaktadır.
Bunun için İslam bilginlerinden/alimlerinden istifade etmemiz boynumuzun
borcudur. Öğrendiklerimizi yaşamak, kulak arkası yapmamak, dinleyip itaat
etmekse çok mühimdir. Bunu da başarmamız ve hak dinin samimi takipçileri
olmamız gerekir.
Hak dinin gönderiliş nedeni insanları içine düştükleri
cahiliye düzen ve sistemlerinden kurtarıp yeniden Allah’a kul olmalarını
böylelikle de huzur ve barışa, mutluluk ve refaha kavuşmalarını sağlamaktır.
İnsanları kullara kulluktan kurtarmak, kulları ilahlaştırılmaktan
putlaştırmaktan sakındırmak İslam’ın esas gayesidir. Biz Müslümanlar kim olursa
olsun hatta bir peygamber, bir evliya yahut bir kumandan veya bir siyasi ya da
dini lider olsun her türlü putperestliği insana tapıcılığı elinin tersiyle
reddetmeye en layık bir ümmetiz. Çünkü bizim peygamberimiz insanlara cinlere
meleklere vs. tüm mahlukata tapmaktan insanları sakındırmış ve bunun için savaşlar
yapmaktan dahi çekinmemiş bir şahsiyettir.
İnsanları haşa
tanrılaştırmak, onlar öldükten sonra bile onlardan medet ummak, çürümüş kemiklerine yönelerek çağrılar yapmak,
onlardan yardımlar dilemek, onlara sığınmak İslam’ın değil olsa olsa batıl
inanışların görüntüsüdür. Bu görüntüye sahip bir din İslam dini olmak bir yana
kahin ve büyücülerin dini olmaya daha yakındır.
Bu batıl ve hurafeci davranışları İslam’mış gibi göstermekse Allah’a
yapılan en büyük iftira ve zulümdür.
Dinimiz İslam; Kitab’a dayalı, sahih /doğru bilgiyi temel
edinmiş bir dindir. İslam’ı öğrenip yaşarken dikkat edeceğimiz en önemli husus
hurafe bilgi ve davranış yuvası haline gelmiş geleneksel odakları tanımamızdır.
Çünkü din adına çağrıldığınız şey eğer bir hurafe ise kazananlardan değil
kaybedenlerden olmak kaçınılmazdır. O zaman üfürükçü çevrelerin, hurafeci
odakların yalan yanlış yaygaralarına kulak asmamanın bilakis doğru bilgi ve
pratiğin peşinde olmanın bu dine ulaşmaktaki en önemli şart olduğunu açıkça
söyleyebiliriz. Rüyalardan ilim öğrendiklerini iddia edenler ya da batın gizli
ilimlerden kendilerine de verildiğini söyleyenler, İslam inancına aykırı olduğu
halde uydurma rivayetleri okuyup anlatanlar yahut atadan dededen kalma
ünvanların arkasına sığınarak din algısı oluşturmaya çalışanlar insanları göz
göre göre helaka götürenlerdir.
Bunun yanında İnsanları yalnızca Allah’a kulluğa değil de
Allah ile birlikte kendilerine de kulluğa çağıranlar, insanları kullar köleler
bendeler edinenler ilahi hidayetten de mahrum bir güruhtur.
Elbette bize dünya ve ahirette kurtuluş verebilecek tek din
ve nizam İslam’dır. Ancak şunu aklımızdan hiç çıkarmamalıyız ki okumanın
atlanıldığı, öğrenmenin savsaklandığı, doğru bilginin ıskalandığı, doğru
bilincin devre dışı bırakıldığı bir İslam, tabelasında “İslam” yazdığı halde
içi uydurma ve yalanlarla doldurulmuş bir yapı olmaktan öteye geçemez. Böyle
bir yapıdan kurtuluş beklemekse boşunadır. Bunun için İslam’a onun safiyetini
kaybetmemiş olmasına dikkat ederek yaklaşmak gerekir. Uçtu kaçtı masallarıyla,
efsane kabilinden anılan halk anonimleriyle, uydurma rivayetlerle İslam’ın gerçek ve hakikat olan varlığını
görebilmek asla mümkün değildir. Bundan dolayı efsaneler, hurafe ve masallar,
uydurma rivayetler ve yanılgı dolu inanışlar pompalayanlar, öğrenip yaşamayı
değil el alıp kurtulmayı hesaplatan, bilgi ve bilinci artırmayı değil
körükörüne bağlılıkları artırmayı revaçta tutanlar; İslam’ın şura, emribil
maruf nehyi anil münker, ilim, cihat, sabır, istikamet gibi yanlarını bir yana
bırakıp yüzyıllardır atadan dededen kalma asılsız temelsiz kaynaksız işleri
İslam diye satanlar, mücadele verilmesi
gereken bir başka alandır. Bu alandaki mücadele ise asla kusur kabul etmeyecek
bir konumdadır.
Yarın ahirette elimiz
boş kalsın istemiyorsak bugünden doğru bilgiyle doğru pratiğin arasını
kesiştirmeli; Okumanın, öğrenmenin, ilmin, bilginin nurunu/ ışığını kararan
kalplerimize, yoksullaşan dağarcığımıza tutarak gerçeğin ufuklarına doğru
seyreylemeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder