YILBAŞINI
KUTLAMAK
وَلَنْ تَرْضَى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَاالنَّصَارَى
حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ اِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ
اَهْوَاءَ هُمْ بَعْدَ الَّذِى جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَالَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَلِىٍّ
وَلَا نَصِيرٍ (120
Yılbaşı, tarih başlangıcı olarak müslümanlara ait değildir,
Hristiyanlara aittir. Aslında kış gün dönümünü kutlama âdeti çeşitli Asya ve
Avrupa putperest (pagan) topluluklarda vardı. Şöyleki Esasen
Hıristiyanlıkta bile yeri bulunmayan Noel kutlamaları, gökte parlayan ayı gören
putperestlerin ilâh kabul ederek aya tapınmalarıyla başlayıp, daha sonra
güneşin daha parlak olduğunu düşünerek güneşi ilâh seçmeleriyle gelişti
24 Aralık’ta güneşin
daha geç batmaya başladığını görerek ‘tanrımız, bizimle daha çok beraber oldu
Tanrımız bize iltifat
ediyor” demişler ve 24 Aralık - 1 Ocak tarihleri arasında kalan süreyi içkiler
içilerek, domuz ve hindi kızartmaları yiyerek, dans edip tepinerek kutlanılması
gereken bayram günleri kabul etmişlerdir
Yılbaşına gelince: Hz
İsa’nın doğumundan
yaklaşık 350 yıl sonra Roma’da ortaya çıktı
Bu dönemde Roma
İmparatorluğu’nun her yerinde Güneşe tapılıyordu
Roma İmparatorluğu
Güneş perestlik ile Hıristiyanlığı birleştirerek Güneş Tanrısının doğum günü
olan 25 Aralık’ı Hz
İsa’nın doğum günü
olarak kabul etti
25 Aralık’ta günler
tekrar uzamaya başlayınca tanrıları kendileriyle kalmaya razı olmuş ve yeniden
doğmuş anlamına geldiğinden mutlulukları dans, coşku, içki, ışıklandırma,
ağaçlarla yeşillendirme, hindi kesme gibi eğlencelerle kutlarlardı
İşte 25 Aralık - 1 Ocak
arası bu sebeple eğlence günleri ve tatil olarak kabul edilmiştir
Hıristiyanlar bu
günlerde domuz başı, kaz kızartması ve hindi yemeyi gelenek haline
getirmişlerdir











Sonradan
tarihî kayıtlara uygun olmadığı halde Hz. İsa' nın doğduğu gün kilise tarafından 25 Aralık' a çekildi,
eskiden beri yapılmakta olan kutlamaların Hristiyanlığa dahil edilmesi
hedeflendi. Ancak zaman içinde bu
kutlamaya katılan diğer kiliseler aynı tarihte birleşmedi, farklı tarihleri benimsediler. Yılbaşında yapılan Noel Yortusuna (Hristiyanlığa mahsusu bir
âyine) adı karıştırılan Noel Baba (Aziz Nichola, Santa Claus) aslında; yani
tarihî bir şahıs olarak bir Hristiyan azizi (ermişi, velîsi) dir. Zaman içinde bu azizin tarihi kimliği değiştirilmiş, kendisiyle ilgili birçok efsâne uydurulmuş ve ilk defa 17. asırda Almanya' da Noel Yortusuna karıştırılmış, daha sonra bu uygulama Hristiyan dünyasına yayılmıştır.
kutlamaya katılan diğer kiliseler aynı tarihte birleşmedi, farklı tarihleri benimsediler. Yılbaşında yapılan Noel Yortusuna (Hristiyanlığa mahsusu bir
âyine) adı karıştırılan Noel Baba (Aziz Nichola, Santa Claus) aslında; yani
tarihî bir şahıs olarak bir Hristiyan azizi (ermişi, velîsi) dir. Zaman içinde bu azizin tarihi kimliği değiştirilmiş, kendisiyle ilgili birçok efsâne uydurulmuş ve ilk defa 17. asırda Almanya' da Noel Yortusuna karıştırılmış, daha sonra bu uygulama Hristiyan dünyasına yayılmıştır.
Müslümanlar tarih başlangıcı olarak hicreti kullanırlar. T.C.
Devleti Hristiyanlara ait bulunan bu tarih başlangıcını resmen benimsediği için bu
yılbaşı, aynı zamanda "Türkiye' nin resmî yılbaşı"dır, millî ve dinî yılbaşı
değildir.
Bu kısa tarih bilgisinden çıkan sonuç şudur:
a) 2011 yıl önce müslümanların veya Türklerin tarihinde, tarih başlangıcı olacak bir olay geçmemiştir.
b) Hz. Îsa' nın doğum tarihine uygun olmamakla beraber onun doğumu bu tarihin başlangıcı olarak kabûl edilmiş; bundan öncesi ve sonrası için "milattan (İsa' nın doğumundan) önce, sonra" denilmiştir.
c) Hz. İsa biz müslümanlara göre aziz bir peygamberdir (aleyhisselâm), ancak Hristiyanlar onu peygamberlikten çıkarmış, tanrılaştırmışlardır.
d) Noel Baba aslında bizce de saygıya değer bir mümindir (Hz. İsa' nın tebliğ ettiği dîne inanmış ve o din içinde yetişmiş biridir.), ancak dün Hristiyanların, bugün dinli dinsiz Batı' nın Noel Babası, nitelikleri bakımından bu mümin aziz kişi değildir. Onun adının karıştırıldığı yortu da bir Hristiyan ibâdetidir. Böylece yukarıda ana hatlarıyla açıklamaya çalıştığımız yılbaşının, din olarak aslından saptırılmış Hristiyanlığa, ve kültür olarak da putperest Batı kültürüne dayandığı, ve onun bir parçası olduğu anlaşılmaktadır.
Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, bayram, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür. Kültür ise din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olurlar. Böylelikle bedenini parça parça kaybeden din zamanla kaybolur ve o milletin hayatından çıkar, onun yerine ise yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir yerleşir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir.
Bu kısa tarih bilgisinden çıkan sonuç şudur:
a) 2011 yıl önce müslümanların veya Türklerin tarihinde, tarih başlangıcı olacak bir olay geçmemiştir.
b) Hz. Îsa' nın doğum tarihine uygun olmamakla beraber onun doğumu bu tarihin başlangıcı olarak kabûl edilmiş; bundan öncesi ve sonrası için "milattan (İsa' nın doğumundan) önce, sonra" denilmiştir.
c) Hz. İsa biz müslümanlara göre aziz bir peygamberdir (aleyhisselâm), ancak Hristiyanlar onu peygamberlikten çıkarmış, tanrılaştırmışlardır.
d) Noel Baba aslında bizce de saygıya değer bir mümindir (Hz. İsa' nın tebliğ ettiği dîne inanmış ve o din içinde yetişmiş biridir.), ancak dün Hristiyanların, bugün dinli dinsiz Batı' nın Noel Babası, nitelikleri bakımından bu mümin aziz kişi değildir. Onun adının karıştırıldığı yortu da bir Hristiyan ibâdetidir. Böylece yukarıda ana hatlarıyla açıklamaya çalıştığımız yılbaşının, din olarak aslından saptırılmış Hristiyanlığa, ve kültür olarak da putperest Batı kültürüne dayandığı, ve onun bir parçası olduğu anlaşılmaktadır.
Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, bayram, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür. Kültür ise din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olurlar. Böylelikle bedenini parça parça kaybeden din zamanla kaybolur ve o milletin hayatından çıkar, onun yerine ise yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir yerleşir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir.
Sevgili
Peygamberimiz (s.a.v.) Medine' ye Hicret edince, burada öteden beri
iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin
etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları
değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını ikame etti. Daha pek çok
hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve
uygulamaları müslümanlara yasakladı.
Bunun
için “Müslümanlar bu yılbaşını takvim başlangıcı yaparak yılbaşı gecesinde yapılan eğlencelere iştirak
ederlerse ne olur?”
sorusu dini ilgilendiren bir alana aittir.
Yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan
müslümanlar, bu
eğlencelerde içki kumar zina vb. hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni
İslâm' dan başka
bir dîne dayalı olan bir etkinliğe katıldıkları ve başka
dinden olanlara –dini ve kültürel bir konuda- benzer hale geldikleri için
günah işlemiş olurlar. "Bir din ve kültür topluluğuna kendilerini benzetenler
onlardan sayılır" meâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır. İslâm' ın beş temel
amacından biri dîni (müslümanların hayatında İslâm' ı)
korumaktır. İslâm' ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür
değişimi, bir kültür taklidi ise haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma
sonucuna dahi götürür.
Şimdi şu ayeti kerimeleri dinleyelim ve
üzerinde düşünelim:
“120-121. (Ya Muhammed)
sen, onların dinlerine /yollarına(hayat tarzlarına) tabi olmadıkça; Yahudiler
ve Hıristiyanlar senden asla razı olmazlar. (121) Onlara açıkça de ki, “Hidâyet
yolu ancak Allah tarafından gösterilmiştir.” Ve eğer, edindiğin her türlü
bilgiden sonra onların arzularına teslim olursan, seni Allah’ın gazabından koruyacak
bir hamî (sahip) ve muin (yardımcı) bulunmayacaktır.”( bakara)
217.“Onlara gelince, eğer
yapabilseler sizleri dininizi inkâra zorlamaya muvaffak oluncaya kadar harbe
devam edeceklerdir. Fakat (iyi bilin ki sizden) her kim dinini inkâr eder ve bir
kâfir olarak ölür ise, işte onlar dünyada da ahrette de çalışmaları boşa
gidenlerdir. Onlar ateşe müstehak olacaklar ve ilelebet cehennemde
kalacaklardır. (bakara)
100.
Ey müminler, kendilerine kitap verilenlerin bir grubuna uyarsanız bunlar sizi
iman ettikten sonra döndürüp kafir yaparlar.
101.
Allah'ın ayetleri size okunuyorken ve O'nun Peygamberi aranızdayken nasıl kafir
olabilirsiniz? Kim Allah’a sımsıkı sarılırsa doğru yola iletilmiş olur.” Ali
İmran
149.
Ey müminler, eğer kâfirlere itaat ederseniz sizleri topuklarınız üzerinde
geriye döndürürler de hüsrana uğrarsınız.
150.
Oysa Allah'tır sizin mevlânız. O yardım edenlerin en hayırlısıdır.”Ali İmran
51.
Ey müminler yahudileri ve hristiyanları dost edinmeyiniz. Onlar birbirlerinin
dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse o da onlardan olur. Hiç
kuşkusuz Allah, zalimleri doğru yola iletmez.” Maide
25.
Şüphesiz ki kendilerine doğru yol belli olduktan sonra, ona arka dönenleri,
şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermiştir.
26.
Bunun sebebi; onların, Allah'ın indirdiğinden hoşlanmayan kafirlerlere
"Bazı hususlarda size itaat edeceğiz " demeleridir. Oysa Allah,
onların gizlediklerini bilmektedir.
27.
Ya melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları
nasıl olacak?
28.
Bu, onların Allah'ı gazaplandıran şeylere uymaları ve O'nun rızası olandan
hoşnut olmamalarından dolayıdır. Allah ta onların işlerini boşa çıkarmıştır.”(Muhammed)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder