27 Mart 2016 Pazar

İTTİHATÇILARIN ÇARKINA ÇOMAK SOKAN BİR KAHRAMAN “HOCA RASİM EFENDİ”
İttihat ve terakki partisi..  Bu topluluk adına parti (cemiyet) dediği halde aslında bir parti olmaktan ziyade fikriyle pratiğiyle ümmeti perişan eden haydut çetesiydi. Bazen bir yer altı örgütü bazen bir cinayet ya da haydutluk şebekesiydi. Yazık ki münafıkça davranışları sebebiyle – ki en iyi becerdikleri işti- bazı hocaları bile yanlarına almayı başarmışlardı. Bunlardan kimisi yarı yolda kimisi daha işin başında bu azgın ve soysuz çeteyi tanıyıp yollarını ayırmakta tereddüt etmemiştir. Aralarında aldanmış çok kimse de bulunmaktaydı. Bugün maalesef kendilerine büyük alim büyük şair diye baktığımız ve saygı duyduğumuz bir çok kişi bu nifak ustalarına aldanmaktan geri duramamıştır. Bunlara elini veren kolunu kurtaramamıştır. Cumhuriyet dönemi Adalet bakanı olan  Seyit Bey bunlardan biridir. Güçlü bir Usulu Fıkıhçı olan Seyit Bey İslam hukukuna ve Türk adetlerine uygun bir medeni hukuk hazırlarken apar topar emekli edilmiş son günlerini yalnızlık pişmanlık ve hayal kırıklıkları içinde tamamlamıştır. Halbuki kendisi Hilafet gibi İslam’ın can damarı bir müessesenin  kaldırılması için gayet iyi kullanılmış biriydi. Kullanıldı işi bitince de malum yere gönderildi. Seyit Bey gibi niceleri. Müfessir Konyalı Mehmet Vehbi de bunlardan biridir.   O da son günlerini pişmanlık ve hayal kırıklıkları içinde tamamlayan ittihatçılardandır.
Siyasete ittihatçılıkla başlayıp kısa sürede bu aşağılık komployu tanıyan ve bunun için büyük bedel ödeyen biri vardır ki biz onu hiç tanımayız. Şehit edilmiş bir çok aydın ve alim İslam aliminin aksine o şehit edilmemiş bunun yerine 4 yıl ittihatçıların, 8 yıl da İstiklal mahkemelerinin zulüm  dolu kararlarıyla zindanlarda çürütülmüş aydın ve alim bir zattır.
İtiraf edeyim ki bu zat hakkında eğer İslam ansiklopedisinde bir bilgi bulunmasaydı benimde haberim olmayacaktı maalesef. Fakat tesadüfen karşılaştığım biyografisini okudukça beni bir heyecan sardı. Ansiklopedide kendisine ayrılan üç sayfalık biyografisini su içer gibi okudum. Kaynaklarına varana kadar gözden geçirdim ve bu kaynaklardan hangilerini bulabileceğimi düşünmeye başladım. Bu zatın birkaç tanede olsa kitaplarının ve hatıratının o günler ve ittihatçılıkla ilgili çok doyurucu malumat barındırdığından şüphe duymuyorum. Celal Bayar bile bundan müstağni kalamamış ki hatıratında (“Ben de yazdım” s.160- 161) Hoca Rasim Efendinin hatıratından bölümler nakletmiş bulunuyor. Ali Birinci’in kaleme aldığı biyografisini özetleyerek ve yorumlayarak sizlerle paylaşmayı bir görev sayıyorum.
Kısaca Hoca Ahmet Rasim Avni Efendi Kimdir?
Son devir Türk fikir ve aksiyon adamı olan dersiam (profesör)  Ahmet Rasim Avni Efendi 1880 de bugün Giresun’a bağlı olan  Şebinkarahisar’da doğdu. 1892 de rüştiye den mezun oldu. 1896 da İstanbul’a gelen Ahmet Rasim Efendi Medrese tahsiline başladı. 1905 de Beyazıt Camiinde dersler vermeye başladı. Aynı yıl Osmanlılardaki ilk üniversite olan Darul Funun’un Ulumu Aliyeyi Diniyye (Bugünkü ilahiyat Fak.)den mezun oldu. O devir deki herkes gibi Ahmet Rasim Efendi de İttihatçıların göz boyayıcı vaatlerine aldanarak İttihatçı ve meşrutiyetçi olmuştu. İdare azası sıfatıyla İttihat ve Terakkiye bağlı Cemiyyeti İlmiyyeyi İslamiyye’ye girdi; ayrıca merkez-i Umumi rehberliği vazifesini de üstlenmişti. Bir yandan Fatih dersiamlığı yapıyordu.
Ahmet Rasim Hoca İttihat Terakki merkezi umumi (bugünkü MKYK) üyelerinin büyük bir kısmının din hakkındaki olumsuz kanaatlerini ve birçoğunun farmason olduklarını öğrenince bu teşkilatı bıraktı. Bundan sonra kendisini  İttihatçıları dikkatle takip etmeye, İslam ümmetine kurdukları her komployu deşifre etmeye ve milleti uyarmaya adadı. İttihatçıların politikalarını yolsuzluklarını çeteci faaliyetlerini şiddetle eleştiriyordu. Bu ve benzeri siyasi karşıt görüşleri sebebiyele ölüm tehditleri aldı. 31 mart vak’asında halkın ve askerlerin yanında yer aldı ve taleplerini meclisi mebusana iletme görevini üslendi. Bu olaydaki rolü sebebiyle müebbed hapse mahkum edildi. 4 yıl hapishane hapishane dolaştırıldı. Basında hakkında çıkan olumlu yazılar ve baskılar sebebiyle serbest bırakıldı. 1916 da tekrar dersiamlığa geri döndü. İttihatçıların 1. Dünya savaşı sonrası yurt dışına kaçmalarından sonra Darul Hikmetil İslamiyye’nin üyesi yapıldı. Hoca Rasim Efendi o günlerde yazdığı bir gazete yazısında ülkenin uğradığı felakete,  toplumun zulüm ve haksızlık karşısında susmasının, Ülkeyi savaşa sokanlara ses çıkarmamasının sebep olduğunu yazıyordu. 2 meşrutiyet sonrasının dikkate değer fikir adamlarından biri olan Hoca Rasim siyasi meselelerdeki düşüncelerini açıkça ifade etmesiyle dikkat çekmiştir. Öte yandan İttihat ve terakkinin icraatlarını dini açıdan tahlil eden  pek az ilim adamından biri olarak tanınır. Yiğitliği ve cesaretiyle de dikkat çeken bu alim şahsiyet düşüncelerini savunmaktan İstiklal mahkemesi huzurunda bile kaçınmamış  bildiği hakikati he yerde olduğu gibi orada da açıkça savunmuş ve yazdıklarını tevil etmemiştir. 1925 yılında 31 mart vakası ile ilgili tartışmalarda 31 martın bir irtica ayaklanması olmadığını aksine halkın İttihatçıların politika ve yolsuzluklarına karşı bir protestosu olduğunu gazetede yazınca devrin despot idarecilerinin şimşeklerini çekmiş 2. meşrutiyette yargılanıp 4 yıl hapis yattığı aynı davadan dolayı tekrar yargılanarak bir 8 yıla daha mahkum edilmiştir. Bu mazlum aydın alim şahsiyet  9 kasım 1933’te tahliye olmuş 1939 da vefat etmiştir.    

Bastırdığı bazı dini siyasi ve uyandırıcı eserlerin yanında bastırmaya muvaffak olamadığı bir Kuran-ı kerim tercümesi , Arapça sözlük El- Müncid tercümesi  gibi eserleri bulunan bu cesur yiğit ve aynı zamanda alim ve mücahidi saygıyla selamlıyor  yeni nesillerin özellikle de tarihle uğraşan kardeşlerimizin bu zatın yazdığı makale ve eserleri günümüze taşımaları temennisiyle  Ahmet Rasim Avni  hocaya Allah’tan rahmet diliyorum.      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder