İTTİHATÇILARIN ÇARKINA ÇOMAK SOKAN
BİR KAHRAMAN “HOCA RASİM EFENDİ”
İttihat ve
terakki partisi.. Bu topluluk adına
parti (cemiyet) dediği halde aslında bir parti olmaktan ziyade fikriyle
pratiğiyle ümmeti perişan eden haydut çetesiydi. Bazen bir yer altı örgütü
bazen bir cinayet ya da haydutluk şebekesiydi. Yazık ki münafıkça davranışları
sebebiyle – ki en iyi becerdikleri işti- bazı hocaları bile yanlarına almayı
başarmışlardı. Bunlardan kimisi yarı yolda kimisi daha işin başında bu azgın ve
soysuz çeteyi tanıyıp yollarını ayırmakta tereddüt etmemiştir. Aralarında aldanmış
çok kimse de bulunmaktaydı. Bugün maalesef kendilerine büyük alim büyük şair
diye baktığımız ve saygı duyduğumuz bir çok kişi bu nifak ustalarına
aldanmaktan geri duramamıştır. Bunlara elini veren kolunu kurtaramamıştır.
Cumhuriyet dönemi Adalet bakanı olan Seyit
Bey bunlardan biridir. Güçlü bir Usulu Fıkıhçı olan Seyit Bey İslam hukukuna ve
Türk adetlerine uygun bir medeni hukuk hazırlarken apar topar emekli edilmiş
son günlerini yalnızlık pişmanlık ve hayal kırıklıkları içinde tamamlamıştır.
Halbuki kendisi Hilafet gibi İslam’ın can damarı bir müessesenin kaldırılması için gayet iyi kullanılmış
biriydi. Kullanıldı işi bitince de malum yere gönderildi. Seyit Bey gibi
niceleri. Müfessir Konyalı Mehmet Vehbi de bunlardan biridir. O da
son günlerini pişmanlık ve hayal kırıklıkları içinde tamamlayan
ittihatçılardandır.
Siyasete
ittihatçılıkla başlayıp kısa sürede bu aşağılık komployu tanıyan ve bunun için
büyük bedel ödeyen biri vardır ki biz onu hiç tanımayız. Şehit edilmiş bir çok
aydın ve alim İslam aliminin aksine o şehit edilmemiş bunun yerine 4 yıl
ittihatçıların, 8 yıl da İstiklal mahkemelerinin zulüm dolu kararlarıyla zindanlarda çürütülmüş
aydın ve alim bir zattır.
İtiraf
edeyim ki bu zat hakkında eğer İslam ansiklopedisinde bir bilgi bulunmasaydı
benimde haberim olmayacaktı maalesef. Fakat tesadüfen karşılaştığım
biyografisini okudukça beni bir heyecan sardı. Ansiklopedide kendisine ayrılan
üç sayfalık biyografisini su içer gibi okudum. Kaynaklarına varana kadar gözden
geçirdim ve bu kaynaklardan hangilerini bulabileceğimi düşünmeye başladım. Bu
zatın birkaç tanede olsa kitaplarının ve hatıratının o günler ve ittihatçılıkla
ilgili çok doyurucu malumat barındırdığından şüphe duymuyorum. Celal Bayar bile
bundan müstağni kalamamış ki hatıratında (“Ben de yazdım” s.160- 161) Hoca
Rasim Efendinin hatıratından bölümler nakletmiş bulunuyor. Ali Birinci’in
kaleme aldığı biyografisini özetleyerek ve yorumlayarak sizlerle paylaşmayı bir
görev sayıyorum.
Kısaca Hoca Ahmet
Rasim Avni Efendi Kimdir?
Son devir
Türk fikir ve aksiyon adamı olan dersiam (profesör) Ahmet Rasim Avni Efendi 1880 de bugün
Giresun’a bağlı olan Şebinkarahisar’da
doğdu. 1892 de rüştiye den mezun oldu. 1896 da İstanbul’a gelen Ahmet Rasim
Efendi Medrese tahsiline başladı. 1905 de Beyazıt Camiinde dersler vermeye
başladı. Aynı yıl Osmanlılardaki ilk üniversite olan Darul Funun’un Ulumu
Aliyeyi Diniyye (Bugünkü ilahiyat Fak.)den mezun oldu. O devir deki herkes gibi
Ahmet Rasim Efendi de İttihatçıların göz boyayıcı vaatlerine aldanarak
İttihatçı ve meşrutiyetçi olmuştu. İdare azası sıfatıyla İttihat ve Terakkiye
bağlı Cemiyyeti İlmiyyeyi İslamiyye’ye girdi; ayrıca merkez-i Umumi rehberliği
vazifesini de üstlenmişti. Bir yandan Fatih dersiamlığı yapıyordu.
Ahmet Rasim Hoca
İttihat Terakki merkezi umumi (bugünkü MKYK) üyelerinin büyük bir kısmının din
hakkındaki olumsuz kanaatlerini ve birçoğunun farmason olduklarını öğrenince bu
teşkilatı bıraktı. Bundan sonra kendisini İttihatçıları dikkatle takip etmeye, İslam
ümmetine kurdukları her komployu deşifre etmeye ve milleti uyarmaya adadı. İttihatçıların
politikalarını yolsuzluklarını çeteci faaliyetlerini şiddetle eleştiriyordu. Bu
ve benzeri siyasi karşıt görüşleri sebebiyele ölüm tehditleri aldı. 31 mart
vak’asında halkın ve askerlerin yanında yer aldı ve taleplerini meclisi mebusana
iletme görevini üslendi. Bu olaydaki rolü sebebiyle müebbed hapse mahkum
edildi. 4 yıl hapishane hapishane dolaştırıldı. Basında hakkında çıkan olumlu
yazılar ve baskılar sebebiyle serbest bırakıldı. 1916 da tekrar dersiamlığa
geri döndü. İttihatçıların 1. Dünya savaşı sonrası yurt dışına kaçmalarından
sonra Darul Hikmetil İslamiyye’nin üyesi yapıldı. Hoca Rasim Efendi o günlerde
yazdığı bir gazete yazısında ülkenin uğradığı felakete, toplumun zulüm ve haksızlık karşısında
susmasının, Ülkeyi savaşa sokanlara ses çıkarmamasının sebep olduğunu yazıyordu.
2 meşrutiyet sonrasının dikkate değer fikir adamlarından biri olan Hoca Rasim
siyasi meselelerdeki düşüncelerini açıkça ifade etmesiyle dikkat çekmiştir. Öte
yandan İttihat ve terakkinin icraatlarını dini açıdan tahlil eden pek az ilim adamından biri olarak tanınır.
Yiğitliği ve cesaretiyle de dikkat çeken bu alim şahsiyet düşüncelerini savunmaktan
İstiklal mahkemesi huzurunda bile kaçınmamış
bildiği hakikati he yerde olduğu gibi orada da açıkça savunmuş ve
yazdıklarını tevil etmemiştir. 1925 yılında 31 mart vakası ile ilgili
tartışmalarda 31 martın bir irtica ayaklanması olmadığını aksine halkın
İttihatçıların politika ve yolsuzluklarına karşı bir protestosu olduğunu gazetede
yazınca devrin despot idarecilerinin şimşeklerini çekmiş 2. meşrutiyette
yargılanıp 4 yıl hapis yattığı aynı davadan dolayı tekrar yargılanarak bir 8
yıla daha mahkum edilmiştir. Bu mazlum aydın alim şahsiyet 9 kasım 1933’te tahliye olmuş 1939 da vefat
etmiştir.
Bastırdığı
bazı dini siyasi ve uyandırıcı eserlerin yanında bastırmaya muvaffak olamadığı
bir Kuran-ı kerim tercümesi , Arapça sözlük El- Müncid tercümesi gibi eserleri bulunan bu cesur yiğit ve aynı
zamanda alim ve mücahidi saygıyla selamlıyor
yeni nesillerin özellikle de tarihle uğraşan kardeşlerimizin bu zatın
yazdığı makale ve eserleri günümüze taşımaları temennisiyle Ahmet Rasim Avni hocaya Allah’tan rahmet diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder