26 Mart 2016 Cumartesi

RAHMETLİ RUHİ ÖZCAN HOCANIN KALEMİNDEN TESETTÜR MESELESİ
Ruhi Özcan hoca (1945- 1986) çok değerli bir alimdi. Ben onun “vahiy kültürü” isimli harika eserini defalarca okumuşumdur. Kendisini bizzat tanımak nasip olmadı. Fakat adı geçen eserinden ve aşağıya alacağımız makalesinden büyük ölçüde faydalanmış bulunuyorum. Günümüzde tesettür meselesini anlamak çok önemli olmuştur. Çünkü toplumun yarısını oluşturan hanımlarımızın giyim ve kuşamları maalesef islami ölçülerden alabildiğine uzaklaşmış ve herşeyden kötüsü ise bu duruma iyice alışılmıştır.
Tesettür yüce Allah’ın kadın olsun erkek olsunbiz kullarından istediği bir davranıştır. Örtünmeliyiz; bedenimizi örtmeliyiz. Bu Allah’ın bir emridir. Kadın ve erkek için bu emir aynı olmakla birlikte makalesini alıntıladığımız Ruhi hocamız burada genel olarak Müslüman kadının örtüsü üzerinde durmaktadır. Şimdi makaleye geçebiliriz:
İSLAMİ ESASLARA GÖRE MÜSLÜMANLARIN ÖRTMESİ GEREKEN YERLERİ VE ÜST GİYİM EŞYALARININ NİTELİKLERİ
Bir Müslüman hanımın evinin dışında yüz ve bileklere kadar elleri dışındaki bütün vücudu aşağıdaki sekiz şartın kendisinde bulunduğu bir elbise ile örtmek zorundadır. Elbisede bulunması gereken şartlar şunlardır :
1-    Müstesna kısımlar (yüz ve eller) hariç bütün bedeni örter olması
2-    Elbisenin kendisinin zinet mahiyetinde olmaması
3-    Altını gösteren tarzda şeffaf olmaması
4-    Dar olmayıp bol olması; vucud  yapısı hakkında fikir vermemesi
5-    Parfüm vs. gibi kokularla kokulandırılmamış olması
6-    Örfe göre erkek elbisesine benzememesi
7-    Müslüman olmayanların elbiselerine benzememesi
8-    Şöhret , gösteriş, tanınma mahiyetinde bir elbise olmamasıdır.

Bu şartların bazılarında kadınlarla erkekler ortaktırlar. Bazıları ev içindeki giyim eşyalarında da aranır (son üç şartta arandığı gibi). Fakat inceleme konusu itibarıyla bu şartlardan sadece 1, 3 ve 4. Şartı geniş olarak ele alacağız.
Birinci şart
Elbisenin iki el ve yüz dışındaki bütün bedeni kaplaması
Bu şart ilk olarak Nur suresi 31. Ayet ; Ahzab suresi 59. Ayet ve Hz. Peygamberimizin bazı hadisleri gereğidir.
1.     Ayet meali : “Mümine kadınlara da söyle gözlerini harama bakmaktan korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Kendiliğinden görünenleri hariç zinet (yer)lerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Kocaları, babaları kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, yeğenleri, kendi kadınları(mümin kadınlar) ve ellerinin altındaki köleler, erkeklerden kadına ihtiyacı kalmamış hizmetçiler yahut henüz kadınların gizli kadınlık özelliklerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinet (yer)lerini göstermesinler. Gizledikleri zinetler anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (dikkatleri üzerlerine toplayacak şekilde yürümesinler.) ey müminler hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. (Nur, 31)
2.     Ayet meali : “Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına dışarı çıkarlarken cilbablarıyla (üst örtüleriyle) üzerlerini iyice örtmelerini söyle; bu onların tanınmasını ve böylelikle incitilmemelerini sağlar. Allah gafurdur, rahimdir. (Ahzab, 59)
Hz. Peygamberin bir hadisi şerifi şöyledir: Aişe annemiz diyor ki : Kız kardeşim Esma ince bir elbise giymiş olarak Hz. Peygamberin huzuruna girince Hz. Peygamber yüzünü Esma’dan derhal çevirdi ve “Ey Esma, bir kız hayız görmeye başladığından itibaren bileklere kadar iki eli ve yüzünden başka yerlerini (yabancılara) gösteremez.” Dedi.(Ebu Davud)
 Hak Dini Kuran Dili isimli Kuranı Kerim tefsirinden yukarıdaki ayetler ve konumuzla ilgili olarak şu tesbitlerde bulunabiliriz.
1.     AYET
Korunması ve örtülmesi erkeklere farz olan mahrem yerler (avret mahalleri) göbekten dizlere kadardır. Daha fazlasını örtmekte müstahaptır. Kadınlarda da bu ayetin delaletiyle (örtülecek yerler) tepeden topuğadır.
“Mümin kadınlara da söyle gözlerini indirsinler helal olmayan erkeklere bakmaktan sakınsınsınlar –zira bakmak zinanın postacısıdır derler- ve ferçlerini (iffet ve namuslarını) korusunlar; tamamıyla örtüp zinadan uzak dursunlar. Zinetlerini göstermesinler.
Kadının zineti denilince örfte küpe gerdanlık, bilezik vb. takılarla elbise süsleri gibi şeyler akla gelir. Ayette zinetleri açmak yasak olunca bunların takıldığı yerler olan bedeni açmak hayli hayli yasaklanmaktadır. Yani ayet “bedenlerini açmak şöyle dursun, üzerlerindeki zinetleri bile açmasınlar” demektedir. Bir kısım ilim adamlarına göre ayetteki zinetten maksat, zinetin takıldığı yerdir. Baş tacın, saç örgü ve büklümün, kulaklar küpenin, boyun ve sine gerdanlığın (kolyenin), kollar bileziğin… takıldığı yerlerdir. Bunlardan başka bedenin diğer kısımları ise zaten açılmaz.
Bazı ilim adamlarına göre ise “zinet” kadınların bedenleridir. Buna göre ayete şu manayı vermişlerdir: “kadınlar yaratılış itibarıylezinetleri demek olan bedenlerinin hiçbir tarafını açmasınlar.” Zinette ki durum mahremlere gösterilip yabancılardan gizlenmesidir.
“Zinetlerin görünen kısmı örtme yasağından müstesnadır.”
“Buna binaen zaruretler kendi miktarınca takdir olunmak üzere eller ve yüzün açılmasında mahzur yoktur. Fakat ellerle yüzlerin dışındaki kadın vücudunun açılması, görünmesi, bakılması haram, yabancılara (mahrem olmayanlara) karşı örtülmesi lazımdır.”
“başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar.”
“Böylece başlarını, saçlarını, kulaklarını, boyunlarını, gerdanlarını, sinelerini açık tutmayıp bu şekilde sımsıkı örtsünler ve o halde bu emri yerine getirebilecek başörtüsü kullansınlar.”
Cahiliye (islam öncesi) devrinde kadınlar hiç başörtüsü kullanmaz değillerdi. Fakat sadece enselerine bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır, gerdanları ve gerdanlıkları olduğu gibi görünür zinetleri ortaya çıkardı. Demekki son zamanlarda çağdaşlık sayılan gerdan bağır açma böyle eski bir cahiliyyetadetiydi. İslam böyle açıklığı yasaklayıp başörtülerinin yakalar üzerine vurulmasını salınmasını emrederek örtünmeyi farz kılmıştır. Görülüyor ki bu emirde örtünmenin yalnız farzlığı değil bir hususi şekilde gösterilmiştir ki kadın edep ve nezahetinin en hoş ifadesi bundadır.
“zinetlerini kocaları veya babaları… veya kadınları…ından başkasına göstermesinler.”
“kadınları” ifadesinden maksat Müslüman kadınlar veya daima aralarında hizmet yada arkadaşlık bağlılığı bulunan hanımlardır. Demek ki hususiyetini tanımadıkları yabancı kadınlara da açılmaları caiz olmayacaktır.  İlk Ku’ran tefsircilerinin çoğu “kadınları” ifadesini “kendi dinlerinde bulunan Müslüman kadınlar” olarak tefsir etmişlerdir. Buna göre Müslüman kadınlar Müslüman olmayan kadınların yanında açılmamalıdırlar.
Ayetin bütününün mealini verirken kaydedilen 12 sınıf insana kadınlar bir dereceye kadar zinetlerini gösterebilirler. Şöyle ki:
1-    Kocalar için hanımlarının bedenlerinin tamamına bakmak helaldir. Çünkü ayetteki zinetten maksat onlardır.
2-    Ayette kaydedilmiş olan “mahrem akrabalarına” zinet yerlerinden yüz el ve ayaklarla iş ve hizmet esnasında açılan başını saçını kulaklarını boynunu kollarını inciklerini (dizden aşağı bacaklarını) açabilir. Onların bunlara bakmaları helaldir. Çünkü yakınlıkları sebebiyle çokça biraradabulunurlar; ve bir fitne düşünülemez. Çünkü evlenmeleri ebediyen haramdır. Fakat kanını ve sırtını göstermek caiz değil arsızlıktır.
3-    Erkeğin erkeğe karşı olduğu gibi kadının kadına karşı avreti de göbek – diz arası ( ve göğüsleri) dır. Bu kısmın dışında kalan yerlere bakmak kendi aralarında caizdir.
4-    Erkekliği kalmamış hizmetçiler, kadına ihtiyaç duymaz olmuş, şehveti kalmamış, dinine düşkün ihtiyarlar veya doğuştan erkekliği olmayan hizmetçilerin bakışları etkilenmemek ve fitne düşünülmemesi şartıyla diğer mahrem akrabalara benzer.
5-    Çocuklar dini hükümlerle sorumlu değillerdir. Ancak idrakleri oranında edep öğretilmelidir.
İşte böyle Müslüman kadınların ayetteki 12 sınıf erkek dışında zinetlerini diğer erkeklere göstermemeleri kendi iffet ve korunmaları  bakımından gayet önemli olduğu gibi yabancı erkekleri etkilememek günaha sokmamak edep ve iffet telkin etmek bakımından da önemlidir.
“ve gizledikleri zinetlerin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar”
Yani baştan ayağa örtündükten sonra yürürken de edep ve vakar ile yürüsünler; örtüp gizledikleri suni ya da doğal zinetler bilinsin diye dikkat çekici yürüyüş yapmasınlar. Çünkü bu tür tavırlar erkekleri tahrik eder ve şüphe uyandırır. Fakat unutulmamak gerekir ki kadının bu konu (tesettür ve iffet)da ki başarısı öncelikle erkeklerin iffeti ve vazifelerine dikkatleri ve toplumun yardımıyla paralel giden bir durumdur. Bunların hepsi de Alahın yardımıyla olacağından emirlerin sonu şöyle bitmiştir: “Ey müminler Allaha tevbe ediniz ki felah kurtuluş ve saadet bulabilesiniz.”
Demek ki bozuk bir toplumdan felah kurtuluş ve huzur beklenmez. Toplumun bozukluğu da kadınlardan önce erkeklerin kusurundadır. Bundan dolayı başta erkekler olmak üzere erkek kadın bütün müminler imana yaramayan ve İslam dışı kusurlarından tevbe ile Allah’a dönüp Allah’ın yardımına sığınıp ve emirlerine özen göstermelidir ki erkeklerin ve kadınların tamamı kurtuluş ve huzur bulabilsinler.
2.ayet
“Ey peygamber, hanımlarına, kızlarına ve bütün müminlerin kadınlarına da söyle.”
Görülüyor ki, burada yalnız peygamberin zevcelerine ve kızlarına değil, yukarıda birinci ayette olduğu gibi hüküm, müminlerin bütün kadınlarına şamil kılınmıştır. Cahiliyyede (İslam dışı yaşayan topluluklarda) kadına hürmet yoktu, kadın örtünmezdi. Kadınlarda erkeklerin dikkatlerini çekecek tarzda göz kaş yapan açık saçık giyinen, teberrüc eden mübtezel olanlar bulunurdu. İslam ise kadının şanını iffet ve ismetle vakar ve şerefle yükseltiyordu. Birinci ayet ile ondan önceki Nur suresi 31. Ayeti erkek ve kadın müminlerin yekdiğerine göz kaş yapmayıp, bakışlarını kontrol altına alarak edep ve iffetlerini korumayı öğreterek terbiyelerini yükseltmiş olduğu gibi bu ikinci ayette imanlı kadınların hçbirşekilde sıkıntı ve eziyete maruz kalmamalarını sağlamak için Allah teala şöyle buyurmuştur: “Cilbablarıyla üzerlerini iyice örtsünler.”
Cilbabbaşatan aşağı örten çarşaf , ferace, car gibi dış elbisesinin adıdır. Vücudun bir kısmını yüz ve eller hariç her yerini örter. Hz. Peygamber dışarı çıkmak durumunda olan fakat cilbabı bulunmayan Müslüman hanımlara diğer hanımların cilbablarını giyerek fakat mutlaka cilbabı olarak dışarı çıkmalarını emretmiştir.
Peygamberimizin hanımı ümmü seleme: “Bu ayet indikten sonra Müslüman kadınları dışarı öyle giyinir de çıkarlardı ki sekinet ve vakarlarından adeta başlarının üzerinde kuşlar varmış sanılırdı.” Demiştir.Hz. Aişe annemizin de bu manada bir sözü bulunmaktadır.(Ebu Davut)
“bu örtünme Müslüman hanımların tanınmalarına iffet ve haya yoksunu hanımlardan seçilerek hürmet edilmelerine, dolayısıyla incitilmemelerine en uygun olan şekildir.”
Gerçi sıkıntı ve eziyeti kendilerine davet edecek olan içi bozuk kadınları örtü de zaptedemez. Fakat imanlı temiz kadınların kirli bakışlardan sedeflerindeki inciler gibi korunmuş kalmalarına en uygun olan şekilde budur.Asıl  o vakittir ki örtülü hanımlara eziyet edecek olanların açık bir vebal ve iftira yüklenmiş oldukları ortaya çıkar.
Bununla beraber “Allah gafur  ve rahim bulunuyor.” Buradaki ifade çok manalıdır. Bu bize şunları ilham eder:
1-    Allah’ın affı çoktur. Bugüne kadar gelip geçmiş açıklıkları affediyor. O kusurları örter, rahmeti de çoktur. Bundan böyle emrini tutanları rahmetiyle maksat ve muradına eriştirir.
2-    Allah gafur ve rahim olduğu içindir ki kadınlara eziyet edilmesine razı olmamakta ve örtünmelerini emretmektedir.
3-    Örtünme emredildiğinden dolayı da kadınlar bir saldırıya maruz kalmasın, (aşırı kıskançlıklar vb. sebeplerle) gereksiz önlemlere kaçılmasın çünkü Allah gafur ve rahimdir. Bu örtünme emrine kadınların aleyhine değil lehine olarak vermiştir, demekte olabilir.

KADIN ELLERİNİ VE YÜZÜNÜ ÖRTMEK ZORUNDA DEĞİLDİR.
Hz. Peygamber s.a.v. huzurundaki yabancı Müslüman hanımların açık olan  yüzleri ve ellerinin örtülmesini emretmemiştir. Müslüman açısından Kuran ayetleriyle Hz. Peygamberin sünneti arasında fark yoktur. Çünkü peygamber Allah’ın ayetlerinin tebliğcisi, Kuranın açıklayıcısı ve hayatında uygulayıcısıdır. Hz. Peygamberin telaffuz ettiği ve dini bağlayıcılık taşıyan her söz ve hareketi Allah’ın vahyinin teyidi ve desteğine dayanmaktadır. Kuran şöyle buyuruyor: “ O kendi keyfine göre söz söylemez. Söyledikleri, kendisine gönderilen vahiyden başka bir şey değildir.” (Necm 3,4)
Bir diğer ayet meali de şöyledir: “Biz sana da Kuranı indirdik ta ki İnsanlara kendilerine ne indirildiğini açıkça anlatasın.” (Nahl, 44)
Kuran Müslümanlara Allah’a itaat gibi peygambere de itaati farz kılmıştır. Peygamberin dediklerine aykırı davrananları Allah’a asi ilan etmiştir. Şöyle diyor : “ Ey iman edenler Allah’a itaat edin, peygambere ve sizden (yani Müslümanlardan) olan emir sahiplerine de. (Nisa, 59)
“Kim peygambere itaat ederse muhakkak Allah’a itaat etmiştir.” (Nisa, 80)“Peygamberin size emrettiğini alın benimseyin; ve yasakladığından uzak durun!” (Haşr, 7); “Kim Allah ve peygamberine karşı gelir, koyduğu sınırları çiğnerse Allah onları ateşe sokar.” (Nisa, 14); “Allah’a ve peygamberine kim karşı çıkarsa muhakkak çok açık bir sapıklıkla sapmıştır.” (Ahzab, 36)
“kim Allah ve peygamberine karşı gelirse onlara ebediyen çıkmamak üzere cehennem vardır.” (cin, 23)

Bu bakımdan her İslami meselede olduğu gibi Müslümanın giyeceği elbisenin örtücülük niteliği açısından ve vücudun nerelerinin yabancılara gösterilmemesi konusunda Hz. Peygamberin hadisleri de ayetler gibi bağlayıcıdır.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder