RAHMETLİ
RUHİ ÖZCAN HOCANIN KALEMİNDEN TESETTÜR MESELESİ
Ruhi Özcan
hoca (1945- 1986) çok değerli bir alimdi. Ben onun “vahiy kültürü” isimli
harika eserini defalarca okumuşumdur. Kendisini bizzat tanımak nasip olmadı.
Fakat adı geçen eserinden ve aşağıya alacağımız makalesinden büyük ölçüde
faydalanmış bulunuyorum. Günümüzde tesettür meselesini anlamak çok önemli
olmuştur. Çünkü toplumun yarısını oluşturan hanımlarımızın giyim ve kuşamları
maalesef islami ölçülerden alabildiğine uzaklaşmış ve herşeyden kötüsü ise bu
duruma iyice alışılmıştır.
Tesettür
yüce Allah’ın kadın olsun erkek olsunbiz kullarından istediği bir davranıştır.
Örtünmeliyiz; bedenimizi örtmeliyiz. Bu Allah’ın bir emridir. Kadın ve erkek
için bu emir aynı olmakla birlikte makalesini alıntıladığımız Ruhi hocamız
burada genel olarak Müslüman kadının örtüsü üzerinde durmaktadır. Şimdi
makaleye geçebiliriz:
İSLAMİ
ESASLARA GÖRE MÜSLÜMANLARIN ÖRTMESİ GEREKEN YERLERİ VE ÜST GİYİM EŞYALARININ
NİTELİKLERİ
Bir Müslüman
hanımın evinin dışında yüz ve bileklere kadar elleri dışındaki bütün vücudu
aşağıdaki sekiz şartın kendisinde bulunduğu bir elbise ile örtmek zorundadır.
Elbisede bulunması gereken şartlar şunlardır :
1- Müstesna
kısımlar (yüz ve eller) hariç bütün bedeni örter olması
2- Elbisenin
kendisinin zinet mahiyetinde olmaması
3- Altını gösteren
tarzda şeffaf olmaması
4- Dar olmayıp bol
olması; vucud yapısı hakkında fikir
vermemesi
5- Parfüm vs. gibi
kokularla kokulandırılmamış olması
6- Örfe göre erkek
elbisesine benzememesi
7- Müslüman olmayanların
elbiselerine benzememesi
8- Şöhret ,
gösteriş, tanınma mahiyetinde bir elbise olmamasıdır.
Bu şartların bazılarında kadınlarla
erkekler ortaktırlar. Bazıları ev içindeki giyim eşyalarında da aranır (son üç
şartta arandığı gibi). Fakat inceleme konusu itibarıyla bu şartlardan sadece 1,
3 ve 4. Şartı geniş olarak ele alacağız.
Birinci şart
Elbisenin iki el ve yüz dışındaki
bütün bedeni kaplaması
Bu şart ilk olarak Nur suresi 31.
Ayet ; Ahzab suresi 59. Ayet ve Hz. Peygamberimizin bazı hadisleri gereğidir.
1. Ayet meali : “Mümine
kadınlara da söyle gözlerini harama bakmaktan korusunlar; namus ve iffetlerini
esirgesinler. Kendiliğinden görünenleri hariç zinet (yer)lerini teşhir
etmesinler. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Kocaları, babaları
kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, yeğenleri,
kendi kadınları(mümin kadınlar) ve ellerinin altındaki köleler, erkeklerden
kadına ihtiyacı kalmamış hizmetçiler yahut henüz kadınların gizli kadınlık
özelliklerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinet (yer)lerini
göstermesinler. Gizledikleri zinetler anlaşılsın diye ayaklarını yere
vurmasınlar (dikkatleri üzerlerine toplayacak şekilde yürümesinler.) ey
müminler hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. (Nur, 31)
2. Ayet meali :
“Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına dışarı çıkarlarken
cilbablarıyla (üst
örtüleriyle) üzerlerini iyice örtmelerini söyle; bu onların tanınmasını ve
böylelikle incitilmemelerini sağlar. Allah gafurdur, rahimdir. (Ahzab, 59)
Hz.
Peygamberin bir hadisi şerifi şöyledir: Aişe annemiz diyor ki : Kız kardeşim
Esma ince bir elbise giymiş olarak Hz. Peygamberin huzuruna girince Hz.
Peygamber yüzünü Esma’dan derhal çevirdi ve “Ey Esma, bir kız hayız görmeye
başladığından itibaren bileklere kadar iki eli ve yüzünden başka yerlerini
(yabancılara) gösteremez.” Dedi.(Ebu Davud)
Hak Dini Kuran Dili isimli Kuranı Kerim
tefsirinden yukarıdaki ayetler ve konumuzla ilgili olarak şu tesbitlerde
bulunabiliriz.
1. AYET
Korunması
ve örtülmesi erkeklere farz olan mahrem yerler (avret mahalleri) göbekten
dizlere kadardır. Daha fazlasını örtmekte müstahaptır. Kadınlarda da bu ayetin
delaletiyle (örtülecek yerler) tepeden topuğadır.
“Mümin
kadınlara da söyle gözlerini indirsinler helal olmayan erkeklere bakmaktan
sakınsınsınlar –zira bakmak zinanın postacısıdır derler- ve ferçlerini (iffet
ve namuslarını) korusunlar; tamamıyla örtüp zinadan uzak dursunlar. Zinetlerini
göstermesinler.
Kadının
zineti denilince örfte küpe gerdanlık, bilezik vb. takılarla elbise süsleri
gibi şeyler akla gelir. Ayette zinetleri açmak yasak olunca bunların takıldığı
yerler olan bedeni açmak hayli hayli yasaklanmaktadır. Yani ayet “bedenlerini
açmak şöyle dursun, üzerlerindeki zinetleri bile açmasınlar” demektedir. Bir
kısım ilim adamlarına göre ayetteki zinetten maksat, zinetin takıldığı yerdir.
Baş tacın, saç örgü ve büklümün, kulaklar küpenin, boyun ve sine gerdanlığın
(kolyenin), kollar bileziğin… takıldığı yerlerdir. Bunlardan başka bedenin
diğer kısımları ise zaten açılmaz.
Bazı
ilim adamlarına göre ise “zinet” kadınların bedenleridir. Buna göre ayete şu
manayı vermişlerdir: “kadınlar yaratılış itibarıylezinetleri demek olan
bedenlerinin hiçbir tarafını açmasınlar.” Zinette ki durum mahremlere gösterilip
yabancılardan gizlenmesidir.
“Zinetlerin
görünen kısmı örtme yasağından müstesnadır.”
“Buna
binaen zaruretler kendi miktarınca takdir olunmak üzere eller ve yüzün
açılmasında mahzur yoktur. Fakat ellerle yüzlerin dışındaki kadın vücudunun
açılması, görünmesi, bakılması haram, yabancılara (mahrem olmayanlara) karşı
örtülmesi lazımdır.”
“başörtülerini
yakalarının üzerine salsınlar.”
“Böylece
başlarını, saçlarını, kulaklarını, boyunlarını, gerdanlarını, sinelerini açık
tutmayıp bu şekilde sımsıkı örtsünler ve o halde bu emri yerine getirebilecek
başörtüsü kullansınlar.”
Cahiliye
(islam öncesi) devrinde kadınlar hiç başörtüsü kullanmaz değillerdi. Fakat
sadece enselerine bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır,
gerdanları ve gerdanlıkları olduğu gibi görünür zinetleri ortaya çıkardı.
Demekki son zamanlarda çağdaşlık sayılan gerdan bağır açma böyle eski bir
cahiliyyetadetiydi. İslam böyle açıklığı yasaklayıp başörtülerinin yakalar
üzerine vurulmasını salınmasını emrederek örtünmeyi farz kılmıştır. Görülüyor
ki bu emirde örtünmenin yalnız farzlığı değil bir hususi şekilde gösterilmiştir
ki kadın edep ve nezahetinin en hoş ifadesi bundadır.
“zinetlerini
kocaları veya babaları… veya kadınları…ından başkasına göstermesinler.”
“kadınları”
ifadesinden maksat Müslüman kadınlar veya daima aralarında hizmet yada
arkadaşlık bağlılığı bulunan hanımlardır. Demek ki hususiyetini tanımadıkları
yabancı kadınlara da açılmaları caiz olmayacaktır. İlk Ku’ran tefsircilerinin çoğu “kadınları”
ifadesini “kendi dinlerinde bulunan Müslüman kadınlar” olarak tefsir
etmişlerdir. Buna göre Müslüman kadınlar Müslüman olmayan kadınların yanında
açılmamalıdırlar.
Ayetin
bütününün mealini verirken kaydedilen 12 sınıf insana kadınlar bir dereceye
kadar zinetlerini gösterebilirler. Şöyle ki:
1- Kocalar için
hanımlarının bedenlerinin tamamına bakmak helaldir. Çünkü ayetteki zinetten
maksat onlardır.
2- Ayette
kaydedilmiş olan “mahrem akrabalarına” zinet yerlerinden yüz el ve ayaklarla iş
ve hizmet esnasında açılan başını saçını kulaklarını boynunu kollarını
inciklerini (dizden aşağı bacaklarını) açabilir. Onların bunlara bakmaları
helaldir. Çünkü yakınlıkları sebebiyle çokça biraradabulunurlar; ve bir fitne
düşünülemez. Çünkü evlenmeleri ebediyen haramdır. Fakat kanını ve sırtını
göstermek caiz değil arsızlıktır.
3- Erkeğin erkeğe
karşı olduğu gibi kadının kadına karşı avreti de göbek – diz arası ( ve
göğüsleri) dır. Bu kısmın dışında kalan yerlere bakmak kendi aralarında
caizdir.
4- Erkekliği
kalmamış hizmetçiler, kadına ihtiyaç duymaz olmuş, şehveti kalmamış, dinine
düşkün ihtiyarlar veya doğuştan erkekliği olmayan hizmetçilerin bakışları
etkilenmemek ve fitne düşünülmemesi şartıyla diğer mahrem akrabalara benzer.
5- Çocuklar dini
hükümlerle sorumlu değillerdir. Ancak idrakleri oranında edep öğretilmelidir.
İşte
böyle Müslüman kadınların ayetteki 12 sınıf erkek dışında zinetlerini diğer
erkeklere göstermemeleri kendi iffet ve korunmaları bakımından gayet önemli olduğu gibi yabancı
erkekleri etkilememek günaha sokmamak edep ve iffet telkin etmek bakımından da
önemlidir.
“ve
gizledikleri zinetlerin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar”
Yani
baştan ayağa örtündükten sonra yürürken de edep ve vakar ile yürüsünler; örtüp
gizledikleri suni ya da doğal zinetler bilinsin diye dikkat çekici yürüyüş
yapmasınlar. Çünkü bu tür tavırlar erkekleri tahrik eder ve şüphe uyandırır.
Fakat unutulmamak gerekir ki kadının bu konu (tesettür ve iffet)da ki başarısı
öncelikle erkeklerin iffeti ve vazifelerine dikkatleri ve toplumun yardımıyla
paralel giden bir durumdur. Bunların hepsi de Alahın yardımıyla olacağından
emirlerin sonu şöyle bitmiştir: “Ey müminler Allaha tevbe ediniz ki felah
kurtuluş ve saadet bulabilesiniz.”
Demek
ki bozuk bir toplumdan felah kurtuluş ve huzur beklenmez. Toplumun bozukluğu da
kadınlardan önce erkeklerin kusurundadır. Bundan dolayı başta erkekler olmak
üzere erkek kadın bütün müminler imana yaramayan ve İslam dışı kusurlarından
tevbe ile Allah’a dönüp Allah’ın yardımına sığınıp ve emirlerine özen göstermelidir
ki erkeklerin ve kadınların tamamı kurtuluş ve huzur bulabilsinler.
2.ayet
“Ey peygamber,
hanımlarına, kızlarına ve bütün müminlerin kadınlarına da söyle.”
Görülüyor
ki, burada yalnız peygamberin zevcelerine ve kızlarına değil, yukarıda birinci
ayette olduğu gibi hüküm, müminlerin bütün kadınlarına şamil kılınmıştır.
Cahiliyyede (İslam dışı yaşayan topluluklarda) kadına hürmet yoktu, kadın
örtünmezdi. Kadınlarda erkeklerin dikkatlerini çekecek tarzda göz kaş yapan
açık saçık giyinen, teberrüc eden mübtezel olanlar bulunurdu. İslam ise kadının
şanını iffet ve ismetle vakar ve şerefle yükseltiyordu. Birinci ayet ile ondan
önceki Nur suresi 31. Ayeti erkek ve kadın müminlerin yekdiğerine göz kaş
yapmayıp, bakışlarını kontrol altına alarak edep ve iffetlerini korumayı
öğreterek terbiyelerini yükseltmiş olduğu gibi bu ikinci ayette imanlı
kadınların hçbirşekilde sıkıntı ve eziyete maruz kalmamalarını sağlamak için
Allah teala şöyle buyurmuştur: “Cilbablarıyla üzerlerini iyice örtsünler.”
Cilbabbaşatan
aşağı örten çarşaf , ferace, car gibi dış elbisesinin adıdır. Vücudun bir
kısmını yüz ve eller hariç her yerini örter. Hz. Peygamber dışarı çıkmak
durumunda olan fakat cilbabı bulunmayan Müslüman hanımlara diğer hanımların
cilbablarını giyerek fakat mutlaka cilbabı olarak dışarı çıkmalarını
emretmiştir.
Peygamberimizin
hanımı ümmü seleme: “Bu ayet indikten sonra Müslüman kadınları dışarı öyle
giyinir de çıkarlardı ki sekinet ve vakarlarından adeta başlarının üzerinde
kuşlar varmış sanılırdı.” Demiştir.Hz. Aişe annemizin de bu manada bir sözü
bulunmaktadır.(Ebu Davut)
“bu
örtünme Müslüman hanımların tanınmalarına iffet ve haya yoksunu hanımlardan
seçilerek hürmet edilmelerine, dolayısıyla incitilmemelerine en uygun olan
şekildir.”
Gerçi
sıkıntı ve eziyeti kendilerine davet edecek olan içi bozuk kadınları örtü de
zaptedemez. Fakat imanlı temiz kadınların kirli bakışlardan sedeflerindeki
inciler gibi korunmuş kalmalarına en uygun olan şekilde budur.Asıl o vakittir ki örtülü hanımlara eziyet edecek
olanların açık bir vebal ve iftira yüklenmiş oldukları ortaya çıkar.
Bununla
beraber “Allah gafur ve rahim
bulunuyor.” Buradaki ifade çok manalıdır. Bu bize şunları ilham eder:
1- Allah’ın affı
çoktur. Bugüne kadar gelip geçmiş açıklıkları affediyor. O kusurları örter,
rahmeti de çoktur. Bundan böyle emrini tutanları rahmetiyle maksat ve muradına
eriştirir.
2- Allah gafur ve
rahim olduğu içindir ki kadınlara eziyet edilmesine razı olmamakta ve
örtünmelerini emretmektedir.
3- Örtünme
emredildiğinden dolayı da kadınlar bir saldırıya maruz kalmasın, (aşırı
kıskançlıklar vb. sebeplerle) gereksiz önlemlere kaçılmasın çünkü Allah gafur
ve rahimdir. Bu örtünme emrine kadınların aleyhine değil lehine olarak
vermiştir, demekte olabilir.
KADIN
ELLERİNİ VE YÜZÜNÜ ÖRTMEK ZORUNDA DEĞİLDİR.
Hz.
Peygamber s.a.v. huzurundaki yabancı Müslüman hanımların açık olan yüzleri ve ellerinin örtülmesini
emretmemiştir. Müslüman açısından Kuran ayetleriyle Hz. Peygamberin sünneti
arasında fark yoktur. Çünkü peygamber Allah’ın ayetlerinin tebliğcisi, Kuranın
açıklayıcısı ve hayatında uygulayıcısıdır. Hz. Peygamberin telaffuz ettiği ve
dini bağlayıcılık taşıyan her söz ve hareketi Allah’ın vahyinin teyidi ve
desteğine dayanmaktadır. Kuran şöyle buyuruyor: “ O kendi keyfine göre söz
söylemez. Söyledikleri, kendisine gönderilen vahiyden başka bir şey değildir.”
(Necm 3,4)
Bir
diğer ayet meali de şöyledir: “Biz sana da Kuranı indirdik ta ki İnsanlara
kendilerine ne indirildiğini açıkça anlatasın.” (Nahl, 44)
Kuran
Müslümanlara Allah’a itaat gibi peygambere de itaati farz kılmıştır.
Peygamberin dediklerine aykırı davrananları Allah’a asi ilan etmiştir. Şöyle
diyor : “ Ey iman edenler Allah’a itaat edin, peygambere ve sizden (yani
Müslümanlardan) olan emir sahiplerine de. (Nisa, 59)
“Kim
peygambere itaat ederse muhakkak Allah’a itaat etmiştir.” (Nisa,
80)“Peygamberin size emrettiğini alın benimseyin; ve yasakladığından uzak
durun!” (Haşr, 7); “Kim Allah ve peygamberine karşı gelir, koyduğu sınırları
çiğnerse Allah onları ateşe sokar.” (Nisa, 14); “Allah’a ve peygamberine kim
karşı çıkarsa muhakkak çok açık bir sapıklıkla sapmıştır.” (Ahzab, 36)
“kim
Allah ve peygamberine karşı gelirse onlara ebediyen çıkmamak üzere cehennem
vardır.” (cin, 23)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder