İmam Müslim
çok meşhur sahih hadis kitabında öyle bir hadis zikretmektedir ki okuyanları
hayrete düşürmemesi ve gerçekleşen nebevi mucize karşısında peygamberin
haklılığının teslim edilmemesi mümkün değildir. Bu hadis Müslim’in “Libas” ve
“Cennet” kitaplarında, her ikisinde de “2128” rakamıyla zikredilen hadistir.
Kıyamet alameti yahut ahir zaman alameti olarak zikredildiği kabul edilen bu
hadis iki sınıf insandan bahsetmektedir. Bu sınıflardan biri insanları
acımasızca sığır kuyruğuna benzeyen kamçılarıyla döven devlet vb. kurumların
görevlileridir. Bu sınıftaki insanları incelemeyi bir başka yazıya erteliyorum.
Bu yazımda ikinci sınıf olarak bahsedilen diğer gurubu incelemek istiyorum.
Hadiste
bahsedilen ikinci sınıf insanlar giyinik oldukları halde çıplak olan
kadınlardır. Bu kadınlar cennetin kokusunu alamayacak kadar rahmeti Rahman’dan
mahrum olan bir sınıftır. Çünkü bu kadınlar başta Allah’ın örtü emrine
muhalefet ederek büyük bir günah işlemelerinin yanında toplumsal bozukluğa ve
zina yolunun açılmasına sebebiyet vermektedirler. Böylece yaptıkları cürüm
katlanmakta ve her fitneye düşürdükleri insandan dolayı günahları gün be gün
artmaktadır. Bunun yanında bu tipler yaptıklarını önemsemediklerinden tevbe de
etmezler. Çünkü bu duruma alıştıklarından bundan bir zarar gelmeyeceğine
inanmışlarıdır.“Toplum böyle”, “herkes böyle yapıyor” gibi düşünmek suretiyle
kendilerini kandırarak çıplaklığın giyinmiş şekliniharis gözler ve
tamahkar bakışlara sunan bu kadınlar cehennem ehli bir sınıfı oluştururlar.
Şimdi bu nebevi mucize sayılması gereken hadisi zikredelim ve üzerinde yapılan
yorumları sizlerle paylaşalım.
Allah Rasulu
Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
“Cehennem
halkından iki sınıf insan vardır ki ben onlara yetişmiş değilim. Bunlardan
birincisi: Ellerinde sığır kuyruğuna benzeyen kamçılarıyla halkı döven bir
gurup insandır.
Diğerleri
ise giyinmiş üryan kadınlardır, ki meyledip meylettiren bu kadınların başları
sağa sola meyleden deve hörgücü gibi yüksek ve göz önündedir. Bunlar asla
cennete giremeyecek hatta kokusunu bile alamayacaktır. Halbuki onun kokusu
şöyle şöyle uzaklıktan duyulmaktadır.” (müslim)
İbniAbdilber
bu hadisin izahında şöyle demektedir: “Hz. Peygamber (s.a.v.) bu hadisinde giyim
eşyası olarak altındakini gösteren ve şeklini belli eden şeyleri giyerek
örtülmesi gereken yerlerini örtmemiş durumdaki kadınlardan bahsetmektedir.
Bu
kadınlar sözde giyinik olsalar da gerçekte çıplaktırlar.”
AbdullfettahEbul
Gudde şunları söylemektedir: “Bu hadis gerçekten peygamberlik
mucizelerindendir. Çünkü Hz. Peygamberin haber verdiği şeyler meydana gelmiş
bulunmaktadır. Birinci sınıf insanlar yöneticilerin köleleri ya da polis vb.
topluluklar olup halkları döverek zulüm edenlerdir.
Giyinmiş
üryan kadınlar ise dıştan giyinik oldukları halde çıplaklıktan ayırt edilemeyen
bir görüntüyle insanları fitneye düşüren kadınlardır.”
Giyinik
çıplaklık iki sebepten kaynaklanır. Birincisi ince ve şeffaf kumaşları yahut
dantelli elbiseleri giymek suretiyle olandır. Bu tür giyinmenin çıplaklıktan
farkı olmamak bir yana tam çıplaklıktan daha da etkileyici ve tahrik edici
olmak bakımından çok daha kötüdür. Bu konu da Allah Rasulu’nun sünnetinden
elimize şu nakiller ulaşmıştır:
Bir gün
Allah Rasulu’nün baldızı Esma Binti Ebu Bekir Allah Rasulu’nun yanına girmişti.
Üzerinde şeffaf bir elbise vardı. Allah rasulu derhal ondan yüzünü çevirmiş
ve “Ey Esma bir kız hayız görmeye
başladığı yaşa eriştikten sonra el ve yüz dışında bedeninden bir yerini
yabancılara göstermesi haramdır.” buyurmuştur.(Ebu Davut)
Yine bir gün
Ebu Bekir (r.a.) ın kız torunu Hafsah, halası Hz. Aişe annemizin yanına şeffaf
bir başörtüsüyle girince Hz. Aişe bu başörtüyü alıp yırtmış ve “Allah nur suresinde ne indirdi bilmiyor
musun?!” diyerek ona altını göstermeyen bir başörtüsü vermiştir.(Muvatta)
Bundan başka
Hz. Aişe “Başörtüsü teni ve saçı göstermeyen örtüdür” demiştir.(Beyhaki)
Bu ölçü
ışığında Müslüman bir hanımın teninin ya da saçın rengini göstermeyecek
örtüler giymesi gerektiği anlaşılmaktadır.Böyle olmayan örtüler ise
“giyinmiş çıplaklığa” örnek olarak gösterilebilir.
Elbisenin
dar olması ve vücut hatlarını belli etmesi de giyinmiş çıplaklığın bir diğer
şeklidir.
Nitekim
Allah Rasulu’nun bazı uygulama ve sözlerinden bu hususa da özellikle dikkat
ettiğini anlıyoruz. Mesela şu olayları inceleyelim:
“Allah Rasulu’nun
çok sevdiği genç Usame b. Zeyd şunları anlatmıştır: “Allah Rasulu bana,
kendisine DıhyetülKelbi’nin hediye ettiği giyimlik kalın bir Mısır kumaşı
vermişti. Ben de onu hanımıma verdim. Allah Rasulu bana bir gün “Neden Mısır
kumaşını giymiyorsun?” deyince ben : “Onu hanımıma vermiştim” dedim. O da bana
: “Hanımına söyle de onu giydiğinde altına bir şey daha giysin. O kumaşın vücut
hatlarını belli etmesinden korkarım.” buyurdu.(Ebu Davut, Ahmet)
Irak’tan
dönen Münzir b. Zübeyr,
annesi ve Aişe’ninkızkardeşi Esma binti Ebu Bekir’e Kuhistan dokuması Merv
kumaşı getirmişti. O sıralar gözleri görmez hale gelmiş olan Esma (r.a.) kumaşı
elleriyle yoklamış ve “Bunu Münzir’e geri verin!" demişti. Münzir buna
üzülmüş “Anne bu kumaşın neyi var? Şeffaf değil ki!” deyince Esma r.a. “Şeffaf
değilse de vücudun hatlarını belli eder.” Demiştir.(Beyhaki)
Hz. Ömer de
hilafeti devrinde Müslümanlara dağıtılan Mısır kumaşı hakkında “Sakın bu kumaşı
hanımlarınıza giydirmeyiniz!” demiş o sıra da biri “Ben giydirdim şeffaf değil”
deyince Hz. Ömer “ Şeffaf olmasa bile vücudu belli eder” demiştir.
(Beyhaki)
Buna göre
ister kumaşın tene yapışması sebebiyle olsun isterse dikimin vücut hatlarına
oturması sebebiyle olsun vücut hatlarını belli eden elbiseler giyinmiş
çıplaklığa götüren elbiselerden sayılır.
Bu bilgiler
ışığında bugün çokça kullanılan tayt ya da kot pantolonlarının durumu nedir?
Bu tür
elbiseler şeffaf olmasalar da bedene yapışmaktadır. Özellikle bu tür elbiseler
için yapılan kesimlerde vücut hatlarının ortaya çıkması için özel gayret
edildiği görülmektedir. Müslüman erkeklerin bu tür kotları giymelerini en
azından edebe aykırı bulduğumuzu belirtmeliyim. Fakatözellikle de Müslüman
hanımların etek ve elbise gibi hanım elbiselerini terk edip kot pantolon
giymelerini caiz görmediğimizi açıklamayı bir vazife sayıyorum. Bu tür
kıyafetler şekil ve sıfatları itibarıyla “giyinmiş çıplaklık” olgusu içinde yer
almaktadır.
Malesef
günbegün olumsuz bir yerlere giden giyim şekilleriyle ve dur durak bilmeyen bir
çıplaklık ve giyimli çıplaklık modalarıyla karşı karşıyayız. Bunlara karşı
durmanın ve nesillerimizi bu yozlaşmadan korumanın en iyi yolu “İslami giyim
ibadeti”ni yerli yerince uygulamaktan geçmektedir. Dikkatli ve sabırlı olmalı,
ahir zamanda geleceği söylenen ve bizim de bugünler de şahit olduğumuz giyinik
çıplaklığın cennet yolcuların tarzı olmadığını bilerek hayatımıza kendimize ve
kıyafetlerimize çeki düzen vermeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder